DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla “İnsan haklarını milletimiz için lüks gören tüm anlayışları reddediyor ve bu hukuksuz düzeni sona erdirecek, herkes için hukuk ve adalet anlayışını benimseyecek, demokratik ve adil bir düzen içerisinde insan onurunu esas alan ortak bir yaşam kurmak için çalışıyoruz. Adil bir Türkiye ve adil bir dünya için daha fazla çabanın bir alternatifi yok; vakit İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`ni yeniden canlandırma, kötülüklere karşı daha fazla direnme, daha fazla mücadele etme, insan onurunu ve adaleti yüceltme vaktidir” açıklamasını yaptı.
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bugün yazılı açıklaması yaptı. Yeneroğlu, şunları kaydetti:
“KİTLESEL KATLİAMLARIN KÜLLERİNDEN DOĞAN İNSAN HAKLARI BİLDİRİSİ BUGÜN DE KİTLESEL KATLİAMLARIN AĞIR SALDIRISI ALTINDA”
“İkinci Dünya Savaşı`nın küllerinden doğan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi bugün, 75 yıl sonra yine kitlesel katliamların ağır saldırıları altında. İkinci Dünya Savaşı`nda yaşanan kitlesel katliamların ardından, dünyanın dört bir yanındaki politikacılar ve entelektüeller, tüm insanların devredilemez haklar kataloğuna ihtiyaç duyduğu inancıyla 75 yıl önce bugün, 10 Aralık 1948`de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`ni kabul etti. Sadece birkaç devlet çekimser oy kullandı. Ancak bugün, kabulünden 75 yıl sonra, kutlama yapmak için bir neden yok. Çünkü dünyanın her yerinde insan hakları ayaklar altında eziliyor, milyonlarca kurbanın verildiği savaşlar sürüyor. Tüm dünyada, 1945`ten bu yana görülmemiş düzeyde şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Herkesin gözü önünde son yıllarda Yemen`de yüzbinlerce insan katledildi, haftalardır İsrail Gazze`de ve Batı Şeria`da insanlığa karşı suç işliyor, sivilleri öldürüyor ve tüm yaşam şartlarını yok ediyor. Tüm dünya olan biten vahşeti sadece izliyor; Birleşmiş Milletler ve devletler topluluğu işlevsiz, en fazla kınamakla yetiniyor. Yani kitlesel katliamların küllerinden doğan İnsan Hakları Bildirisi bugün de kitlesel katliamların ağır saldırısı altında. Bunların ötesinde dünyanın her bölgesinde artan gerilimlerle, sosyo-politik kutuplaşmayla, eşitsizliklerle ve iklim krizinin varoluşsal tehdidi ile karşı karşıyayız.
“İNSAN HAKLARI KAVRAMININ SİYASİ AMAÇLAR DOĞRULTUSUNDA NASIL EĞİLİP BÜKÜLDÜĞÜNE MİLLET OLARAK ŞAHİTLİK EDİYORUZ”
Türkiye de insan hakları konusunda tarihindeki en kötü dönemlerden birini yaşamaktadır. Adeta her gün, ‘insan hakları` kavramının siyasi amaçlar doğrultusunda nasıl eğilip büküldüğüne millet olarak şahitlik ediyoruz. Bağlayıcı nitelikte olduğu tartışmasız olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasına müsaade edilmiyor, yine bağlayıcı olan Anayasa Mahkemesi kararları tanınmıyor. Adeta her gün ülkenin farklı bir yerinden ölen, kaybolan, işkence gören, susturulan, protesto hakkını kullanmak isterken şiddete maruz kalan, barınamayan, yoksulluğa mahkûm edilen insanların haberlerini izliyoruz. Adil yargılanma hakkı olmadığı için cezaevinde suçsuz yere yatan sayısız insanın sesini duyuyoruz. Yargıda rüşvet iddialarının ortaya saçıldığı bu dönemde, rüşvet düzenine dahil olanlara dokunulmazlık zırhı sağlanmakta, bunu haberleştiren gazeteciler tek tek gözaltına alınarak konunun kamuoyu gündemine taşınması da engellenmek istenmektedir.
“İNSAN HAKLARINI MİLLETİMİZ İÇİN LÜKS GÖREN TÜM ANLAYIŞLARI REDDEDİYORUZ”
Biz DEVA Partisi olarak, insan haklarının olmadığı yerde huzur ve refahın da olamayacağını çok iyi biliyoruz. Zengin ve huzurlu bir ülkeye giden yol sadece adaletten geçmektedir. İnsan haklarını milletimiz için lüks gören tüm anlayışları reddediyor ve bu hukuksuz düzeni sona erdirecek, herkes için hukuk ve adalet anlayışını benimseyecek, demokratik ve adil bir düzen içerisinde insan onurunu esas alan ortak bir yaşam kurmak için çalışıyoruz. Adil bir Türkiye ve adil bir dünya için daha fazla çabanın bir alternatifi yok; vakit İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi`ni yeniden canlandırma, kötülüklere karşı daha fazla direnme, daha fazla mücadele etme, insan onurunu ve adaleti yüceltme vaktidir.”