Salim DOĞAN
GAZETECİ YAZAR
Salimdogan38@gmail.com
KÖY ENSTİTÜLERİNİ KİM NEDEN KAPATTI
Köy enstitüleri 17 Nisan 1940 tarihinde 3803 sayılı kanunla kurulmuştur. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğini ancak onun ölümünden sonra yerine getirebilmiştir. Atatürk bu konuyla ilgili olarak 22 Ekim 1922 de Bursa’da öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmada düşüncesini şöyle açıklamıştır. “Genel olarak cehalet ortadan kaldırmaya, diğer taraftan toplumsal yaşamda uygulamalı, etkili, verimli eğitimin uygulanmasıyla mümkün olacak”. Demiştir. 1924 te Türkiye ye gelen John Dewey verdiği raporda köyde görev yapacak öğretmenlerin köy yaşam ve üretimi açısından eğitim görmesini söylemiştir. Milletlerarası delegasyonumuz aracılığı ile Toprak Islahatı dairesi görevlisi Olinda Gorni bir rapor hazırlamıştır. Toprak reformu öncesinde alınması gerekli tedbirleri beş maddelik bir raporla ortaya koyarak Köy Enstitülerinin modelini de önermiştir.
Köylünün eğitilmesi olayı Osmanlı döneminde başlamıştı. Bu alanda İsmail Mahir Efendi, İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi fikir adamları bu düşüncelerini Cumhuriyet döneminde de devam ettirmişlerdi. 1940 Saffet Arıkan hükümetinin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel 1943 Yılında Şükrü Saraçoğlu hükümeti zamanında da Maarif Vekili olarak üç yıl görev yapmıştı. O dönem İlköğretim Genel Müdürü olan İsmail Hakkı Tonguç Köy Enstitülerinin kuruluşu, işleyişi hakkında önemli başarılara imza atmıştır. 1946 seçimleri sonrasında İsmet İnönü baskılar sonucunda Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’i Bakanlıktan çekilmeye zorlamıştır. İlköğretim Genel Müdür olan İsmail Hakkı Tonguç ise Talim Terbiye Kurulu üyeliğine ardından da Resim iş öğretmenliğine atanarak Köy Enstitülerinin işlevleri, etkinlikleri azaltılmış bu iş için görevlendiren Bakan Reşat Şemsettin Sirer ise köy enstitülerinin tasfiyesini gerçekleştirirken hiçbir direnişle karşılaşmadığını söylemiştir.
İşin en önemli kısmı bu sıralarda toprak reformuyla ilgili BİLİNÇLİ OLARAK sürünceme de bırakılan Köylüye torak dağıtma işi yani Toprak Reformu kendisi de bir toprak ağası olan Tarım Bakanı Cavit Oral’a devredilmiştir. Reşat Şemsettin Sirer o dönem Tek parti olan Cumhuriyet Halk Partisi içinde yuvalanmış Atatürk karşıtı birisi olarak bilinmekteydi. Köy Enstitülerini kapatarak İmam Hatip Okullarının açılmasına önayak olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanmacı Türkiye’si Hayal ettiği Toprak Reformu, Köy Enstitüleri ne yazık ki kendi kurduğu parti tarafından tasfiye edilmiştir.
Amerikan Emperyalizmi yeni kurulan ve kuruluşu, diğer mazlum milletlere model oluşu bakımından tarihin yönünü değiştirecek Türkiye Cumhuriyeti devletine onun devrimci ilkelerine karşı her türlü komployu hazırlamak amacıyla demokrasiyi sonuna kadar kullanmıştır. Çok partili siyasi yaşama geçilmesi için İkinci dünya Savaşı sonrası başlatılan kampanya İsmet İnönü’nün karşı devrimcilere verdiği taviz sonucunda iktidarı ele geçirmelerine olanak sağlamıştır. O günden sonra da Mustafa Kemal Atatürk’ün hayal ettiği Türkiye ileriye değil geriye doğru gitmeye başlamıştır. İkinci dünya savaşında taş üstünde taş kalmayan Almanya ve Japonya savaş sonrası yıkımı bir toplumsal dinamizme dönüştürüp bunu ivmeleyerek kalkınmasını sağlamıştır. Aynı durumu birinci dünya savaşı, Çanakkale savaşı ve Ulusal Kurtuluş savaşıyla yakalamışken biz bu toplumsal dinamizmi ivmeleyemedik. Amerikan emperyalizminin işbirlikçileri ve gerici bir karşı devrim hareketi Türkiye’nin önünü keserek kalkınmasını engellemiştir.
Nüfusunun yüzde seksen ikisi köylerde yaşayan bir milletin kalkınması ve aydınlanması elbette o dönemin şartları gereği köyden başlamalıydı. “Köylü kalkınırsa yurt kalkınır” düşüncesi köylüyü bilinçlendirmek amacıyla kurulan Köy enstitülerinden mezun olan köy çocukları kendi köylerinde tarım, hayvancılık, demircilik, balıkçılık gibi köylünün günlük yaşamında gerekli olan bilgilerle donatılarak yine köylere gidecekler ve orada ışık olacaklardı. Ancak bu durumdan önce Toprak Reformu yapılması gerekmekteydi. Toprak Reformu bilinçli olarak “gerekli ortam hazırlanmadı” diye sürüncemede bırakılarak çok partili siyasi yaşama feda edilmiştir. Kapatılan Köy Enstitülerinin yerine Öğretmen Okulları devreye girmiş bu okulların birçoğunda Köy enstitüleri geleneği devam ettirilmiştir. Böyle bir eğitim sürecinden geçen birisi olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanmacı, devrimci çizgisi doğrultusunda Cehaletle mücadelemi yıllarca sürdürmenin onurunu yaşamaktayım.
Günümüzde kalkınmış milletlerin uyguladıkları “Bilgiyi üretime dönüştürme” fikri sonucunda “yaparak yaşayarak öğrenme modeli” birçok ülkenin dikkatini çekmiş bu alanda yaptıkları eğitim günün koşullarına uyarlanarak kalkınmalarının önü açılmıştır. Bize bu modeli uygulatmayan ülkeler eğitim modeli olarak İmam Hatip okulları önerilmiştir. Emperyalist ülkeler bu eğitim modeline benzer modellerle üretim ağını genişletmişlerdir. Ürettikleri malları bize satarak kendi halklarının refah ve huzurlu yaşamalarını sağlamışlardır. Bilimin ve aklın hakim olduğu yaparak yaşayarak öğrenme modeli “Politeknik Eğitim Modeli” aydınlanmanın, kalkınmanın, uygarlaşmanın, çağdaşlaşmanın, demokratikleşmenin önünü açmıştır. Bir eğitimci olarak bu eğitim modelini günümüz koşullarında uygulamak ve yurdumuzun, yurttaşımızın medeni milletler seviyesine çıkmasına sebep olmak isterim. Bunu sağlamanın yolu Atatürkçü düşüncedir. Bugün herkes için tek çare ATATÜRKTÜR. Bu model bu düşünce içerisinde saklıdır.