Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Yazıcık beldesindeki yurttaşlar, bölgelerine yapılması planlanan bentonit madeni projesini protesto etti. TBMM'de görüşülmekte olan madencilikle ilgili kanun teklifinin geri çekilmesini isteyen yurttaşlar, "Kanımızın son damlasına kadar madene karşıyız", "Biz bu toprakları kimseye vermeyiz", "Temiz çevrede yaşamak anayasal hakkımız; devlet kirletip birilerine peşkeş çekiyorsa buna izin vermeyiz", "Toprağın üstünü yediler, altı mı kaldı?" diyerek tepkilerini dile getirdi.
Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı Yazıcık beldesinde yapılmak istenen maden ocağı projesi, yurttaşlar tarafından protesto edildi. Yazıcık sakinleri, ANKA Haber Ajansı'na yaptıkları açıklamalarda, projeye karşı olma gerekçelerini anlatarak tepkilerini dile getirdi.
Tokat'ta doğup büyüdüğünü söyleyen emekli öğretmen Halil Pişkin, şöyle konuştu:
"Bu doğayı katletmek parayla yapılacak bir iş değil. Türkiye'nin en güzel beldelerinden biri burası. Bir kedi kumu için bu kadar insanı yerinden etmek ve doğayı katletmek gerçekten insanın yüreğini sızlatıyor. Bu köy çok eğitimli bir köydür, daha ilçelerde okul yokken bu köyde okul açılmış zamanında. Bu insanlar eğitimli insanlardır, madene asla izin vermeyeceğiz. Bu doğayı katlettiğiniz zaman, Başçiftlik, Niksar ve Kelkit Vadisi'nin kuzey yakasında su bulamayacak insanlar içmeye. Bu dağların rezervlerini patlattığınız zaman, ki patlayacak, bu 2 kere 2’nin 4 etmesi kadar nettir, bu çevrede su kalmayacak. Benim en anayasal hakkım temiz bir çevrede yaşamak.
"Bu köylü vatanına sahip çıkar"
Temiz çevremi eğer devlet kirletiyorsa, birilerine peşkeş çekiyorsa buna asla müsaade etmeyiz. Sonucu ne olursa olsun buradan gittikten sonra zaten yuvası dağılan kuş gibi dağılacak bu köylü ve biz buna müsaade etmeyeceğiz. Bu köy Niksar'ın en eğitimli köyüdür. Tokat'ın en eğitimli köyüdür. 1926'da ilkokul açılmış. Dünyanın her yerinde bu köyden insan bulursunuz. Benim iki oğlum var, ikisi de yurt dışında. Bilgisayar mühendisi. Yani bu köyü sahipsiz sanıyorlar ama asla öyle değil. Bu köylü vatanına sahip çıkar. Tıpkı bir kuşun yılana karşı çıkıp da yuvasını dağıttırmamak için verdiği mücadele gibi bu köylü devlete rağmen yuvasına sahip çıkacak. Biz asla maden istemiyoruz. Kedi kumuna bu köyü feda etmeyeceğiz. Kedi kumu bizden daha mı değerli o hükümetin gözünde? Ben bunu sormak istiyorum. Bu devlet halkına hizmet için vardır, zulüm için değil. Bu bize zulümdür. Yuvamızı yıktırmayacağız."
"Heyelan bölgesi" uyarısı
Niksar, Yazıcıklı ressam Ekrem Kadak da madene karşı tepkilerinin asıl nedenlerinden birininin kasabadaki 25 mahalleden 18'inin heyelan bölgesinde bulunmasından kaynaklandığını belirterk, şunları söyledi:
"Bu kasabada doğup büyüdüm. Madene karşı tepkimizin oluşmasının ana nedenlerinden birisi bu kasabanın bir heyelan üzerine kurulmuş olması. 25 mahalleden oluşuyor bu kasaba. 18 tanesi heyelan bölgesinin üzerinde duruyor. Eğer buradan maden çıkarılırsa zemin kaygan olduğu için bu yerleşik alanların daha da kayacağını düşünüyoruz. Birinci neden bu aslında madene karşı olmamızdaki. İkincisi, bu ormanları kasabanın insanları çok ciddi bir şekilde önlem alarak korudular ve büyüttüler. Kendi tarlasındaki bir ağacı bile kesmekten imtina eden insanlar bunlar. Kolay kolay da buradaki madenin çıkarılmasına izin vermeyeceğiz kesinlikle. Bir diğer konu da buradaki endemik bitkiler bu coğrafyada çok yoğun bir şekilde var. Bunları da zamanı gelince anlatacağız herkese."
"Kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz"
78 yaşındaki İsmail Bülbül de "Doğdum doğalı buradayım. Madene karşıyız tabii ki kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz, olmaması için" sözleriyle tepkisini gösterdi.
Madene karşı olduğunu belirten 82 yaşındaki Rafet Yücesoy da bölgede büyüyen ve yetişen endemik bitkileri anlatarak, şunları aktardı:
"Burada okudum. Öğretmenliğimin birazını burada yaptım. Emekli olduğumda geri döndüm. Benim gibi emekli, burada oturanların çoğu. Emekliliğimizi burada geçirme sebebimiz bu temiz hava, bu güzellik, bu yeşillik içinde kalıyor olmamız. Bu bitkilerin içerisinde 'Ayı Gülü' (Şakayık) diye bir çiçek yetişiyor. Devlet bunun koparılmasına bile bilmem kaç lira ceza yazıyor. Bu çiçekler bu topraklarda yetişiyor. Hatta benim bahçemde var, 'Balkan Şakayığı' diye geçiyor. Bu çiçek bu arazinin içerisinde yetişiyor. Devlet koparılmasına ceza kesiyor. Ben bilmiyorum buralara göz koyan şirket bu yaptığını ödeyebilir mi? Çünkü bu çiçeklerden binlercesi var bu arazide.
"Maden yasasına toptan karşıyız. İnşallah devlet de bunu duyar, şirket de bunu duyar"
Son kişimiz kalana kadar bu yeşilliği bozdurmayacağız. Maden yasasına toptan karşıyız. İnşallah devlet de bunu duyar, şirket de bunu duyar. Umarım bundan vazgeçerler. Çünkü bizim başımıza gelenin başka yerlerde de örneklerini görüyoruz. Mesela zeytin ağaçları kesiliyor, ormanlar yok ediliyor. Bir kilo altın için binlerce ton toprak elden geçiyor. Ondan sonra işte Erzincan'da olaylar oldu, altında o kadar canlar kaldı. Yazık biz topraklarımızda maden işi istemiyoruz. Biz buradayız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz."
"Toprakların üstünü yediler de altı mı kaldı?"
Başka bir köy sakini "Biz bu toprakları kimseye vermeyiz. Mümkün değil. Canımızın son damlasına kadar biz buradayız. Direneceğiz. Bizden uzak olsunlar. Toprakların üstünü yediler de altı mı kaldı? Olmaz. Biz istemiyoruz. İstemiyoruz, istemiyoruz" derken bir diğer köylü de "Ben 65 senedir bu köyde evliyim. Bu köyün böyle olmasını hiçbir zaman istemiyorum. Benim dünürüm bu toprakların altında kaldı, altı tane çocuk yetim kaldı. Ama şimdi biz topraklarımızı istiyoruz. Biz burada yaşamak istiyoruz" şeklinde konuştu.