Kanseri iki kez yenen Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, bu kez cezaevinde üçüncü yaşam mücadelesini veriyor. Çalık, “Ben kimseden ayrıcalık istemiyorum. Sadece devletin tanıdığı en temel hak olan yaşam hakkımı savunuyorum. Bu mesele şahsi değil, adalet ve vicdanın davasıdır” sözleriyle kamuoyuna seslendi.
“Bir rapordaki tek cümleyle hayat yok sayılamaz”
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik soruşturma kapsamında 23 Mart’ta tutuklanan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, sağlık durumuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Geçmişte iki kez kanser tedavisi gören, lenfoma şüphesiyle ameliyat edilen ve anjiyo olan Çalık, cezaevindeki koşullar nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşadığını söyledi.
“Bugün mama takviyesiyle ayakta durmaya çalışıyorum. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi raporlarında ‘hayati risk’ açıkça belirtilmesine rağmen, Adli Tıp Kurumu hiçbir tetkik yapmadan ‘nüks etmez’ diyerek insan hayatını bir cümleyle yok saydı” dedi.
“Annelerin gözyaşı devletin vicdanıdır”
Çalık, cezaevi sürecinde en çok etkilendiği anı ise şu sözlerle anlattı:
“İzmir Şehir Hastanesi’nde tutuklu koğuşundayken pencereden annemi gördüm. 78 yaşındaki annem çaresizlik içinde bana bakıyordu. O an, ilk kanser teşhisimi aldığım gün annemin gözlerindeki korku gözümün önüne geldi. Bir annenin gözyaşı aslında toplumun vicdanıdır. Devlet, annelerin gözyaşını dindirmek için vardır; onları büyütmek için değil.”
“Beş aydır ailemden ve görevimden koparıldım”
Çalık, kendisine yöneltilen suçlamalara da tepki gösterdi:
“Tutuklanmama gerekçe gösterilen olay, 2015 yılında belediyede yalnızca danışman olduğum döneme ait. O süreçte kamu görevlisi değildim, herhangi bir imza veya tasarruf yetkim yoktu. Bu iddia hakkında 2021’de ‘takipsizlik’ kararı verilmişti. Buna rağmen beş aydır ailemden, sevdiklerimden ve görevimden koparıldım. Bu tablo şahsıma değil, adaletin kendisine zarar veriyor.”
“Yaşam hakkı adaletin testidir”
Cezaevinde aşırı kilo kaybı yaşadığını, kan değerlerinin kritik seviyenin altına düştüğünü belirten Çalık, şöyle devam etti:
“Lökopeni, nötropeni ve malnütrisyon yaşıyorum. Vücudum hastalıklara açık halde. Böbreklerim iflas etmesin diye su içiyorum ama yalnızca terle kaybediyorum. Bugün verdiğim mücadele, sadece kendi hayatım için değil, bu ülkenin adaletine olan inanç içindir. Devlet, vatandaşının yaşam hakkını koruduğu sürece güçlüdür.”