DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, konuşmasına hayatını kaybeden gazeteci Hakan Tosun için taziye dileğinde bulunarak başladı.
Rojin Kabaiş cinayetinde henüz faillerinin ortaya çıkmadığına dikkat çeken Bakırhan, "Neredeyse her gün aile, sosyal medyada kamuoyunda Rojin'in katillerinin bulunması, açığa çıkarılmasıyla ilgili açıklamalar yapıyor. Biz de Rojin Kabaiş'le ilgili durumun açıklığa kavuşturulmasını ve gerçeklerin açığa çıkarılması için bir an önce yetkililerin harekete geçmesi gerektiğini belirtiyoruz" ifadelerini kullandı. Bakırhan, Meclis’teki Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarına ilişkin şunları söyledi:
"Çok önemli bir süreçteyiz. 1 Ekim'de açılan yeni yasama yılıyla birlikte aslında toplumun gözü kulağı da bu gelişmelerdedir, Meclis'tedir. Son bir yılda çözüm ve barış adına önemli anlara hep birlikte tanıklık ettik. Komisyonda dinlediğimiz tüm davetlerin, farklı perspektiflerden de olsa ortak bir vurgusu vardı: Çözüm olmalı, ölümler sona ermeli. Eski Meclis Başkanları, umut hakkı ve eşit yurttaşlığın şart olduğunu vurgularken; hukukçular ise bu dönemin yeni bir toplumsal sözleşme için vesile olması gerektiğini nitelendirdiler. Tüm bu taleplerin en net ve acı ifadesi ise yüreği yanan ailelerden geldi. Hemen hemen katılan bütün aileler, 'Artık yeter, çözüm gelsin, barış olsun' dediler. Biz de canı, yüreği yanan bu ailelerin bu beklentilerine uygun bir çalışma içerisinde olacağımızı belirtmek istiyorum.
"Son 40 yılda ne zaman Sayın Öcalan konuştuysa Türkiye'de çözüm, barış gündeme geldi"
İnsanlar artık barış istiyor. Anneler artık evlatlarına kavuşmak istiyor. Çünkü savaş demek veda demek, barış demek kavuşma demektir. Umarım bir an önce aileleri evlatlarıyla buluşturacağımız bir zemine Meclis büyük katkılar sunar. Ama komisyonun son bir dinleme daha yapması gerekiyor. Sayın Öcalan'ı da dinlemesi gerekiyor. Sayın Öcalan konuştukça çözümün zemini güçleniyor. Hepimiz şahidiz. Son 40 yılda ne zaman Sayın Öcalan konuştuysa Türkiye'de çözüm, barış, diyalog ve müzakere gündeme geldi. Sayın Öcalan'ın sunduğu barış perspektifiyle süreci aydınlattığına hepimiz şahit olduk. 100 yıllık bir meselenin çözümünü konuşurken ürkek olunmaz. Biraz cesur olmalıyız. Önyargılarımızı bir tarafa bırakmalıyız. 'Şununla görüşülsün, bununla görüşülmesin; şuna gidilsin, buna gidilmesin'... Komisyonun Sayın Öcalan'la görüşmesini bir tabuya çevirmemeliyiz.
"Bu Meclis'in omuzlarında bir yılın değil, 100 yıllık geleceğin tarih sorumluluğu duruyor"
Demokrasiler tabularla değil, demokratik müzakerelerle gelişir. Halk, Meclis'in dertlere deva, yaralara merhem olmasını bekliyor. Halk, Meclis'ten aynı kararlara uyan ve milletin iradesini yansıtan düzenlemeler bekliyor. Gözler, Demirtaş, Yüksekdağ ve Kobani kumpas davasında yargılanan arkadaşların bırakılması için beklenen adımların atılmasında. Kimse unutmasın ki, bu Meclis'in omuzlarında bir yılın değil, 100 yıllık geleceğin tarih sorumluluğu duruyor. Bu yılın Meclis'i, ilk Meclis kadar önemlidir. Demokratik müzakereyle demokratik Cumhuriyeti inşa etme göreviyle Meclisimiz karşı karşıyadır. Türkiye'nin yüzde 95'inden fazlasını temsil eden Meclis'e sesleniyoruz. Bu yıl herhangi bir yıl değil. Bu bağlamda çağrımız açık ve nettir: Gelin, bu yasama yılını Türkiye tarihinin çözüm yılı yapalım diyoruz."
"Hakikat, adalet ve onarım eksenli bir geçiş dönemi yasasıyla yola revan olalım istiyoruz"
Bakırhan, "Bazı arkadaşlar soruyor, 'DEM Parti ne istiyor' diye. DEM Parti, tüm Türkiye'nin sözü ve sesidir" diyerek partisinin somut taleplerini şu şekilde dile getirdi:
"Herkese aynı nazardan bakan ve herkesi kapsayan anayasal bir yurttaşlık istiyoruz. Keyfi rejimi değil, hukukun üstünlüğünü talep ediyoruz. Kayyımların değil, iradenin esas alınması gerektiğini istiyoruz. Sözün, basının ve örgütlenmenin özgürce nefes alabildiği kamusal bir alan olsun istiyoruz. Anadilde eğitim hakkını istiyoruz. Yerelin sözünün duyulduğu, kararının yerelden filizlendiği bir demokrasi istiyoruz.
Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve infaz yasası başta olmak üzere temel yasalarda acilen düzenlemeler yapılsın istiyoruz. Hakikat, adalet ve onarım eksenli bir geçiş dönemi yasasıyla yola revan olalım istiyoruz. Hasta ve siyasi tutsakların bırakılmasını, cezaevlerinin rahatlatılmasını istiyoruz. Siyasi sebeplerle sürgünde bulunan yol arkadaşlarımızın bir an önce kendi topraklarına dönmesini istiyoruz.
"Siyaset aklımız hem çözüm masasında imkan arar hem de meydanlarda adalet talep eder"
Kürtlerin hukuku tanındığında Türkiye demokratikleşir, Orta Doğu istikrara kavuşur. Hukukta eşitlik sağlandığında sadece bir grup değil, herkes rahat nefes alır. DEM Parti ne istiyor diye soranlara yanıtımızı verdik. Bir de DEM Parti kimin tarafında sorusuna sürekli muhatap oluyoruz. Çözüm konuşulunca birileri bizi iktidardan taraf göstermeye çalışıyor, işte şimdi olduğu gibi. Seçim dönemlerinde ise tam tersine, birileri bizi başka bir partinin payandası olarak göstermeye çalışıyor. Biz halktan, emekçiden, ezilenlerden yanayız. İki siyasal kutba sıkıştırılmak istenen toplumun nefesiyiz, sesiyiz, üçüncü yoluz.
"İttifakımız demokrasiye ve adalete adanmış herkesledir"
Bize sıkça soruyorlar: 'DEM Parti hangi ittifakın içinde olacak?'. Cevabımız nettir ve yine samimiyetle söylüyoruz: Demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten, adaletten yana olan herkesle konuşuruz. Yönümüzü koltuklar değil, ilkeler belirler. İttifakımız demokrasiye ve adalete adanmış herkesledir. 'Ya onun yolu, ya bunun yolu' diyenlere karşı biz, iki tarafın da düşünmediği üçüncü yoluz. Üçüncü yol nedir? Üçüncü yol, otoriterliğe evet demeden, statükoculuğa teslim olmadan halkların hakkını aramak ve özgürleşmesini sağlamaktır. Üçüncü yol, Kürtleri oy deposu olarak görenlere de Kürtleri kol gücü olarak görenlere de aynı mesafede karşı durmaktır.
"Türkiye'de çok iktidar değişti ama aynı karakterle rejim devam etti"
Kürt meselesini güvenlik ve terör parantezine sıkıştırmadan anlatmaya çalışan bu Meclis'teki tek partiyiz. Ekonomide üçüncü yolumuz. İktidar diyor ki: 'Her şey iyi gidiyor'. Ana muhalefet diyor ki: 'Biz iktidara gelince her şey düzelir'. Biz de diyoruz ki: Koltuktaki kişi değişince ekonomi düzelmez. Politikalarda değişim olmadan ekonomi düzelmez. Bunu da ancak DEM Parti yapar. İktidar diyor ki millet iradesi biziz. Ana muhalefet diyor ki, iktidar değişir, sorunlar çözülür, demokrasi gelir. Biz diyoruz ki, iktidar değişse bile rejimin karakteri değişmeden dönüşüm olmaz. Çünkü Türkiye'de çok iktidar değişti ama aynı karakterle rejim devam etti."
"Nusaybin Sınır Kapısı’nı da açarak tarihsel bir adım atabilir"
Gazze'de ateşkesin sağlanması ve Suriye'deki gelişmelere ilişkin de konuşan Bakırhan, şu ifadeleri kullandı:
"On binlerce sivilin, binlerce çocuğun hayatını kaybettiği bu büyük trajedi de insanlık tarihine kara bir leke olarak yazıldı. Her ateşkeste hayatlar da kurtuluyor. Ama hepimiz biliyoruz ki, ateşkes tek başına barış değildir. Kalıcı barış için adil, kapsamlı bir çözüm şarttır. Barışın kalıcı olabilmesi için de Filistin halkının haklı, meşru talepleri karşılanmalıdır.
Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi 10 Mart mutabakatına uymuyormuş. 10 Mart mutabakatı Suriye'deki tarafların demokratik çözüm için attıkları önemli bir adımdır. Maddeleri de açık ve net bir şekilde ortadadır. Mazlum Abdi'nin cuma günü yaptığı açıklama son derece önemlidir. SDG'nin askeri heyeti 'Yakında Şam'a gidecek' dedi ve Suriye Bakanlığı ile entegrasyon sürecini 'Görüşecek' dedi. Umarım bu görüşmeler başta Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin Suriye'de temel haklarına kavuştukları bir zemine de yardımcı olur. Bizim beklentimiz de şudur: Suriye Geçiş Hükümeti Kürtlerin bu yapıcı ve pozitif tutumuna denk düşen bir pozisyonda olmalıdır. Bu yapıcı adımlara, bu yapıcı girişimlere artık Şam da yapıcı yanıtlar vermelidir.
Ayrıca Türkiye, Kuzeydoğu Suriye Yönetimi ile doğrudan siyasi temaslarda bulunmalıdır. Geçici Şam Hükümeti’yle görüşüyorlar. Türkiye yönetimi siyasi olarak Kuzeydoğu Suriye Özerk Yapısı’yla da görüşmelidir. Sadece bununla kalmamalıdır. Nusaybin Sınır Kapısı’nı da açarak tarihsel bir adım atabilir. Bu, Türkiye’ye olan güveni de pekiştirir. Sadece Türkiye değil, komşu ülkeler ve bölgesel aktörler de Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi ile Şam arasında müzakerelerde yapıcı bir rol oynamalıdır."