BİR YURTTAŞ SORUMLULUĞU İLE
CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMAK
Günümüz dünyasında Mustafa Kemal’in anladığı ve uygulanmasını istediği cumhuriyet yönetim biçimi tam anlamıyla aynı zamanda en demokratik cumhuriyet yönetimidir. İnsan onuruna yakışır bu yönetim biçimi Türkiye’nin coğrafik konumu gereği uygulamada birçok zorluklarla karşılaşmıştır. Çünkü bu yönetim şekli Türkiye’nin çevresinde ortaçağı yaşayan milletlerin uyanmasına neden olacaktı. Antidemokratik yönetimlere model olarak başarıya ulaşması istenmeyecekti.
Türkiye Cumhuriyeti anayasasında da belirtildiği gibi komplikasyonlara karşı ilk dört maddesiyle kendisini korumaya almıştır. Yürürlükteki anayasanın ikinci maddesinde cumhuriyetin şekli ile ilgili bölümde “MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. “ Dünyada birçok devlet cumhuriyetle idare edilmektedir. Ancak; cumhuriyet şekil ve uygulama bakımından her devlette farklılıklar göstermektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet anlayışı kadar demokratik bir yönetim hiçbir ülkede tam olarak uygulanmamaktadır. Aslında yurdumuzda da uygulama alanında birçok eksiklikleri Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yasalaştırılamamaktadır.
Cumhuriyet yönetiminin yurt sathında uygulanabilmesi için doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerindeki feodal yapının tasfiye edilmesi, topraksız köylülerin topraklandırılması ile ilgili kanunun uygulanması için açılan köy enstitüleri emperyalistlerin yerli işbirlikçileri eliyle başarıya ulaşması engellenmiştir. Bu bölgelerde etkin olan feodal yapı genç cumhuriyete karşı savaş ilan etmiştir. O dönemde emperyalistlerin desteği ile iç cephede huzursuzluk yaratmak amacıyla çeşitli ayaklanmalar başlatılmıştır. Cumhuriyete karşı yapılan bu kalkışmalar o bölge insanlarına yapılıyormuş gibi bir algı oluşturularak yurttaşlar arasında ayrımcılık körüklenmiştir. Lozan barış görüşmelerinde emperyalist ülkelerin temsilcileri Türk delegasyonuna siz şimdi galibiyetin verdiği güçle istediklerinizi elde ediyorsunuz ancak zamanı geldiğinde bize muhtaç olacaksınız işte o zaman bu elde ettiğiniz kazanımları sizlerden teker teker geri alacağız diye tehdit etmişlerdir. Ayrıca o bölge halkının eline bir alfabe veririz yıllarca uğraşırsınız dermişlerdi.
Bin dokuz yüz elliden başlayarak devam eden tavizler sonucunda bin dokuz yüz seksen iki de çekiç güç hareketiyle terör yurdumuz topraklarında kan dökmeye başlamıştır. En yüce değer olan yurttaşlık bilinci cumhuriyet devrimleriyle birlikte doğu ve güneydoğu ana doluda engellenmiştir. Yurttaşlık kavramının içi boşaltılmış insanlar etnik ve inanç temelinde ayrıştırılmıştır. Yurdumuzda hangi etnik kimliğe ve inanca sahip olursa olsun insan arasında bir ayrım söz konusu değildir. Hiçbir yurttaş kimliğinden dolayı engellenmemekte her bir yurttaş eşit haklara sahip olmaktadır.
Daha önceki makalelerimde de yazdığım gibi Türkiye Cumhuriyeti devleti üniter yapıya sahip bir ulus devlettir. Ulus devletlerin en büyük özelliklerinden birisi tek bir milletten oluşmasıdır. O milletin adı Türk milletidir. Türk milleti kavramı bir üst kimliğin adıdır. Yani hakim sınıf Türklerdir. Bunun en belirgin özelliği yurttaşlık kavramıdır. Yurttaş o üst kimliğin kazanımıyla eşit haklara sahip herkesi kapsamaktadır. Çağdaş yurttaşlık kavramı içerisinde etnik ve inanç temelli ayrışmalara yer yoktur. Bu gün yurdumuzda, yurttaşlarımız arasında yaratılmak istenen etnik ve inanç temelli projeler emperyalist kökenlidir. Yurttaşlarımız bu kökü dışarda oyunlara aldanmayarak birlik ve beraberliğini korumalıdır.
Anayasamızda belirlendiği üzere ülkesi ve milleriyle bölünmez bir bütün olarak emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı mücadele etmek gerekmektedir. İşte cumhuriyet sayesinde yurttaşlarımız arasında hiçbir ayrım olmaksızın emperyalizmin bölücü projelerine karşı mücadele etmek her yurttaşın olmazsa olmaz görevidir. Bu gün yapılması gereken çağdışı sistemlerin ürünü olan etnik ve mezhep temelli oyalamalar yerine daha uygar, daha çağdaş, daha demokratik bir Türkiye için, gayri safi milli gelirin eşit şekilde bölüşüldüğü bir Türkiye için mücadele edelim. Bu mücadele cumhuriyeti ve cumhuriyet devrimlerini hayata geçirmekle mümkün olacaktır. 26.10.2025