Siz son yıllarda halkın yararına çıkan bir yasa gördünüz mü?
Veya vekillerin toplanıp ülkede bir problemi çözdüğünü, emekliye, işçiye rahat bir nefes aldıran tasarıya imza attıklarını duydunuz mu?
Ben duymadım.
Çünkü bu ülkenin meclisi uzun süredir halkın değil, koltuk sahiplerinin refahı için çalışıyor.
Halk pazar artığıyla geçinmeye çalışırken, vekiller yemekhanede 25 liraya kebap yiyor.
Emekli, torununa bir çikolata almayı lüks görürken, bir dönem milletvekilliği yapan kişi ömür boyu maaş ve sağlık hakkı kazanıyor.
Bir asgari ücretli 22 bin lirayla kira mı ödesin, faturayı mı kapatsın, mutfağı mı doldursun diye düşünürken, vekillerin maaşına otomatik zam geliyor.
Sizce bu adalet mi?
Sonra çıkıp “Milletimizin yanındayız” diyorlar.
Peki hangi milletin yanındalar?
Kirayı ödeyemeyip ailesini memlekete gönderen işçinin mi, yoksa ikinci, üçüncü maaşı alan bürokratın mı?
Bir bakıyorsunuz, meclis bir gecede milyonların kaderini değiştiren yasaları jet hızıyla geçiriyor — ama iş emeklinin maaşına 5 bin lira zam yapmaya geldiğinde, “bütçe yok” diyorlar.
Bütçe yok da, her yıl artan vekil lojmanlarına, makam araçlarına, yurt dışı gezilerine bütçe nasıl var?
Gerçek şu ki, meclis artık halktan kopmuş durumda.
Orada “milletin vekilleri” değil, kendi çıkarlarının bekçileri oturuyor.
Sorun çözen değil, sorunu öteleyen bir sistemin içindeyiz.
Çünkü onlar için “millet” seçim zamanı hatırlanan, sonra unutulan bir kelimeden ibaret.
Konuşmayan vekiller, suskun meclis
Rakamlar yalan söylemez.
Geçtiğimiz yıl mecliste 125 milletvekili bir kez bile söz almadı.
Kürsüye çıkıp halkın derdini anlatmadı.
Birçoğu sadece “hazır bulunma” listesinde adını yazdırıp, maaşını aldı.
Halkın sesi olması gerekenler, sessizliğin temsilcisi oldular.
Bazı vekillerin katılım oranı yüzde 25’in altında.
Yani meclisin dört oturumundan üçüne gelmemişler.
Ama ay sonunda maaş hesabına düzenli olarak yatıyor.
Sormak lazım:
Bir işçi üç gün işe gitmese, maaş alabilir mi?
Cevapsız sorular, ilgisiz temsil
Sadece geçen yasama yılında mecliste 13 bin 347 soru önergesi verilmiş.
Bunların 3 binden fazlası hiç cevaplanmamış.
Beş yılın toplamına baktığımızda tablo daha acı:
68 bin soru önergesi verilmiş, 23 bini cevapsız kalmış.
Yani milletin vekili soruyor, devlet susuyor.
Ama vekil de ısrar etmiyor, takip etmiyor.
Sahi, halkın derdini bir kez dile getirdikten sonra arkasını dönüp gitmek, temsil midir?
Yasalar kimin için çıkıyor?
2024’te meclise 946 yasa teklifi sunulmuş.
Kanunlaşan sadece 23 tanesi.
Hepsi de iktidar partisinden.
Muhalefetin binlerce önerisi rafta bekliyor.
Demek ki meclis artık “milletin meclisi” değil;
partilerin onay bürosuna dönmüş durumda.
Vekil maaşı 200 bin, asgari ücret 22 bin
Bugün bir milletvekili maaş ve emeklilik ödemesiyle birlikte yaklaşık 200 bin lira alıyor.
Asgari ücretli bir vatandaş ise 22 bin lira.
Bir vekilin bir aylık maaşıyla, bir işçi yaklaşık bir yıl geçinmeye çalışıyor.
Üstelik vekilin evi, arabası, telefonu, masrafı devletten.
Vatandaş faturaları ödeyemiyor, o sırada vekil “maaş yetmiyor” diyor.
Sormak lazım:
Kime yetmiyor bu maaş, vicdana mı?
Vekilin İki Yılı, Halkın Otuz Yılı
Bir vatandaş 25–30 yıl çalışır, alın teri döker, üç kuruşluk emekli maaşını bekler.
Bir milletvekili ise yalnızca 2 yıl meclis sıralarında oturur,
ömrü boyunca 140 bin lirayı aşan emekli maaşı alır.
Vatandaş hastanede sıra bekler, katkı payı öder;
emekli vekil, özel hastanede fark ödemeden tedavi olur.
Üstelik sadece kendisi değil, eşi ve çocukları da bu haklardan yararlanır.
Bu ülkenin milyonlarca emeklisi 10-15 bin lirayla geçinmeye çalışırken,
bir avuç vekil, halkın cebinden ödenen bütçeyle ayrı bir dünyada yaşar.
Sistemin adı “temsili demokrasi”,
ama görünen o ki temsil ettikleri kendileri.
Temsil dedikleri ne?
2023 seçimlerinden sonra mecliste 600 koltuk var.
Bunların 335’i yeni vekillere ait.
Kadın oranı hâlâ sadece %19,9.
Yani meclisin beşte dördü erkek.
Temsilde cinsiyet dengesi yok, toplumun yarısı daha baştan dışarıda.
Sonra da çıkıp “milletin iradesi” diyorlar.
O milletin yarısını içeri bile almamışsın.
Rakamlar bir yana, vicdan nerede?
Bu rakamlar kuru bilgi değil; her biri bir ayna.
O aynaya baktığımızda, meclisin ne kadar halktan koptuğunu görüyoruz.
Vekillerin çoğu, halkın derdini artık uzaktan, televizyon haberlerinden öğreniyor.
Köyüne gitmeyen, pazar görmeyen, işçiyle oturmayan vekil, halkı nasıl temsil edecek?
Bir halk temsilcisi, halkın yanına gitmeden temsilci olabilir mi?
Bir vekil, konuşmadan, sorgulamadan, hesap sormadan görevini yapmış sayılır mı?
Bir ülkenin meclisi, halkın değil partilerin sesi haline gelmişse, orada demokrasiden söz edilebilir mi?
Son söz
Bu ülkenin vekilleri halk için mi çalışıyor, yoksa halkın sırtından mı geçiniyor?
Cevabı rakamlarda değil, vicdanlarda arayın.
Ama rakamlar bize şunu söylüyor:
Vekillerin işi artık halkı temsil etmek değil, halkın sorunları ve yoksulluğu üzerinden elde ettikleri maaşları ve koltukları korumak!
Yine de umutlu olmak zorundayız.
Çünkü bu düzeni değiştirecek olan onlar değil, biziz.
Halk gerçekten sesini yükseltmeye başladığında, meclisin camları dışarıdan gelen o sesi duymak zorunda kalacak.
Sorulacak tek bir soru var:
Bir gün o mecliste gerçekten milletin sesini duyabilecek miyiz, yoksa biz sustukça onlar daha da mı yükselecek?