— Türkiye uzun süredir üretim eksenli değil, ithalat eksenli bir çizgide ilerliyor.
Bu tablo tesadüf değil, politikanın doğrudan sonucudur…
Türkiye uzun süredir aynı sorunun etrafında dönüyor:
Toprağı olan bir ülke, neden kendi sofrasını dışarıya teslim eder?
— Rakamlar ortada.
Tohum İsrail ve Hollanda’dan geliyor.
Gübre Tunus ve Fas’tan…
İlaç Çin ve Almanya’dan…
Soğan, karpuz İran’dan…
Patates Suriye ve Lübnan’dan…
Buğday Ukrayna ve Kanada’dan…
Et Sırbistan, Brezilya, Uruguay’dan…
Saman Bulgaristan ve Ukrayna’dan…
— Liste uzadıkça tablo netleşiyor:
Bu ülke, temel gıda zincirinde dışa bağımlı hâle getirildi.
- Neden mi?
Çünkü yıllardır aynı tercih yapılıyor:
Üretim değil, ithalat teşvik edildi.
Çiftçi değil, aracı korundu.
Tarım, uzun vadeli bir devlet politikası olmaktan çıkarıldı; günübirlik müdahalelere teslim edildi.
Oysa Türkiye bir dönem kalkınmanın merkezine kırsalı koymuştu.
Köy Enstitüleri, üretim ve eğitim dengesini aynı potada eriten özgün bir modeldi.
Kapatıldı.
Ardından Köy-Kent Projesi gündeme geldi; yerelde üretimi güçlendirecek bir adımdı.
O da siyasi irade eksikliği nedeniyle yarım bırakıldı.
— Bugün hâlâ bu tabloyu “dış güçlerin oyunu” diye açıklamaya çalışanlar var.
Oysa daha temel bir soru ortada duruyor:
Bu ülkenin kendi kurumları, kendi karar vericileri, kendi yöneticileri neden üretim modellerinin arkasında durmadı?
Neden köylüyü ayağa kaldıracak politikalarda ısrar edilmedi?
— Cevap çok açık:
Türkiye uzun süredir üretim eksenli değil, ithalat eksenli bir çizgide ilerliyor.
— Çözüm basit değil ama net:
- Suyu yönetmek zorundasınız.
Kooperatifleri tek çatı altında toplamak zorundasınız.
Üreticiyi pazarda yalnız bırakmamak zorundasınız.
İthalat kapılarını kolay açıp yerli üreticiyi rekabet dışı bırakmaktan vazgeçmek zorundasınız.
Yeni sulanabilir alanlar yaratmak, altyapı kurmak, tarımı stratejik sektör kabul etmek zorundasınız.
Bu ülke bunların hepsini yapabilecek kapasiteye sahip.
Daha önce yaptı, yine yapabilir.
Eksik olan, niyet ve sürekliliktir.
— Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey;
- Ayakları bu toprağa basan,
tarımı güvenlik meselesi olarak gören,
üretimi ekonomik bağımsızlığın temel unsuru kabul eden bir akıldır.
— Son söz:
Bir ülke tankla, topla bağımsız olmaz.
Bağımsızlık, sofradan başlar.
Ekmekten, sudan, topraktan başlar.
Sofranı başkası dolduruyorsa, özgürlüğün de yoktur.