TBMM ESKİ BAŞKANLARINI DİNLEMEK
  Bugün yazıma, birkaç gün önce öğrendiğim bir bilgiyi paylaşarak başlayacağım.
  Sayın Hüsamettin Cindoruk, 1959 yılından bu yana, Sayın Altan Öymen'in avukatıymış. Bildiğiniz gibi; biri Doğru Yol Partisi, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi eski genel başkanı.
  "Hiçbir pil, yalnızca + kutbuyla çalışmaz. Yaşam da öyle" diye bir söz var. Demokratik yaşam da öyle ve bunu en iyi bilenlerden biri -kuşkusuz- Sayın Hüsamettin Cindoruk.
  Sayın Hüsamettin Cindoruk, TBMM başkanıyken; mecliste temsilcisi bulunan her partinin temsilcilerinden oluşan bir grubun, istediği her şeyi söylemesine fırsat vererek Anayasamızın yaklaşık olarak içte birinin -referanduma gitmeye gerek kalmadan- değiştirilmesini sağlamış biridir çünkü.
  O zaman değişen maddeler ile ilgili olarak -şu ana kadar- bir tartışma ve değişiklik önerisi verilmediği de düşünülürse, o tavrın anlam ve önemi daha net anlaşılır bence.
  Birkaç gün önce, cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Daha demokratik bir Anayasadan" söz edince "TBMM başkanlığı, başbakan yardımcılığı ve bakanlık yapan -aynı zamanda hukukçu olan- Bülent Arınç ve Cemil Çiçek, benzer şeyler söylüyorsa sözlerini dikkate almak gerekmez mi?" diye sormadan edemedim.
  Yukarıda, kısaca değindiğim Sayın Hüsamettin Cindoruk'un tavrını anımsayınca da "Sayın cumhurbaşkanımız da, TBMM başkanı Mustafa Şentop ile görüşerek benzer bir girişimde bulunmasını önerebilir" diye düşünmeye başladım.
  Aslında bugün "Azerbaycan'a tam destek olan Rusya yönetimi, Suriye politikası için Türkiye'den destek mi umuyor?" ve "Acaba Seçim ittifakları, yeniden mi şekilleniyor veya yeni ittifaklar mı ortaya çıkacak?" sorularına yanıt arayan bir yazı yazmayı düşünüyordum ama TBMM eski başkanları, değişik televizyon kanallarında "Demokratikleşme" ile ilgili konuşmaya başlayınca; ben de, bu konuya değinmek zorunda kaldım.
  Bu konuya girip de, zaman zaman, parti politikasından farklı söylemleri ile gündeme gelen Sayın Bülent Arınç ile ilgili bir şeyler yazmasam ayıp olur bence,
  Sayın Bülent Arınç, Milli Görüş Hareketinin, başladığı günden bu yana içerisinde ve o davanın Kara Kutusu gibi biri. Milli Görüş Hareketinden kopanların kurduğu, Adalet ve Kalkınma Partisi içerisindeki konumu da -üç aşağı, beş yukarı- aynı.
  O nedenle ve "Özgül Ağırlığı" olduğu için şu anda "Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu" üyesi.
  Son söylemlerinden sonra ben "Acaba Sayın Bülent Arınç; 2023 yılında, cumhurbaşkanı adayı mı olmak istiyor?" diye sormadan edemedim.
  Sayın Bülent Arınç, Adalet ve Kalkınma Partisi kurulurken öne çıkan 3 kişiden biri çünkü.
  "Sayın Abdullah Gül ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hem başbakan, hem de cumhurbaşkanı oldu. TBMM başkanı, başbakan yardımcısı ve bakanlık yapmış biri olarak ben neden cumhurbaşkanı olmayayım?" diye düşünmüş olabilir yani.
  Sayın Bülent Arınç'ın, olaylara bakışı açısını ve arka planda kalan düşüncelerini bilemediğim için yazımı, "Bakış açısı ve arka planın önemini belirten" ve sosyal medyada çok paylaşılan bir fıkrayı anlatarak bitirmek istiyorum.
  Adamın biri, selesinde büyük bir torba bulunan bisikletiyle Türkiye’den İran’a geçiyormuş. Durumdan huylanan gümrük görevlisi  “Aç torbayı” demiş. Torba açılınca kum çıkmış.
  İki gün sonra, aynı adam ıslık çala çala gelmiş sınır kapısına. Çıkış yapacak, selesinde gene torba. "Aç” demişler. Açmış, gene kum çıkmış.
  İki gün sonra, aynı adam pedal çevire çevire gelmiş sınır kapısına, selede gene torba. Bu sefer, polis çağırmışlar, narkotikçi gözüyle incelemişler, nafile, bildiğin kum.
  Bir, üç, beş, hep aynı manzara… Adam geliyor geze geze, termal kamerayla bakıyorlar, tahlil yapıyorlar, köpeklere koklatıyorlar, uyduyla takip ediyorlar. Hep kum çıkıyor.
  Aradan yıllar geçiyor. Gümrük görevlisi çarşıda rastlıyor o adama.. “İçim içimi yiyor” diyor, “Bu saatten sonra bir şey yapamam sana. Allah aşkına söyle, ne kaçırıyordun o torbayla?" diye sorunca adam “Bisiklet” der.
  Olaylara bakış açımızı değiştiremediğimiz sürece, olayların arka planını görememeye devam edeceğiz.