15 Temmuz 2025 Salı

15:20   SILIVRI’DE EKREM İMAMOĞLU’NU ZIYARET EDEN MANSUR YAVAŞ: “DURUŞMA CANLı YAYıNLANSıN. İDDIALARı, SAVUNMALARı HERKES GÖRSÜN”   14:50   İBB MECLISI’NDE TARTıŞMA... BAŞKANVEKILI NURI ASLAN’DAN MHP’LI BAŞKANVEKILI AYHAN’A TEPKI   14:49   TUTUKLU AVUKAT PEHLIVAN’DAN AVUKATLARA VE BAROLARA ÇAĞRı: "SAVUNMA HAKKı IÇIN YARıN SILIVRI’DE OLUN"   14:47   ÖZGÜR ÖZEL: “TÜRKIYE’NIN BIRINCI PARTISIYLE MUHATAP OLAN, BIRINCI PARTISIYLE MUHATAP OLDUĞUNU BILEREK KONUŞACAK”   14:46   EKREM İMAMOĞLU: "15 TEMMUZ’DA, DEMOKRASIYE SAHIP ÇıKARKEN ŞEHIT OLAN VATANDAŞLARıMıZı RAHMETLE ANıYORUM"   14:40   CHP’LI GÜLCAN KıŞ: “TÜRKIYE İCRALıK VATANDAŞLAR ÜLKESI OLDU!”   09:27   ADANA’DA SEÇIMIN TARIHI BELLI OLDU   09:25   TOROSLAR’DA “KARDEŞ GÖÇERLER YÖRÜK ETKINLIĞI”NE GERI SAYıM BAŞLADı   09:22   TÜRKIYE’DEN DÜNYAYA YAYıLAN GÜVENIN ADı; TRIMBOX 18 YAŞıNDA   09:20   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI’NDEN 20 BIN KIŞIYE AŞURE İKRAMı    23:49   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYE MECLISI’NIN TEMMUZ AYı 1. BIRLEŞIMI GERÇEKLEŞTIRILDI   21:19   BU MILLET DIZ ÇÖKMEDI, ASLA ÇÖKMEYECEK   21:16    MEZITLI’DE KıRSAL MAHALLE YOL SEFERBERLIĞI BAŞLATıLDı   21:14   BÜYÜKŞEHIR MERCAN BILIM MERKEZI’NDE ÇOCUKLARA AFET EĞITIMI VERILIYOR   21:10   BÜYÜKŞEHIR 5 MAHALLEYI BIRBIRINE BAĞLAYAN BEYDILI GRUP YOLUNA GÜVENLI VE KONFORLU DOKUNUŞ GETIRDI    21:05   DENIZ YÜCEL: “MANAVGAT RÜŞVET KUMPASıNıN BAŞ AKTÖRÜ ENGIN TÜTER, CENGIZ COŞAR VE HÜSEYIN CEM GÜL KESIN IHRAÇ ISTEMIYLE DISIPLINE SEVK EDILDI”   14:04   AHMET ÖZER’E TAHLIYE KARARı... ALI MAHIR BAŞARıR: "KENT UZLAŞıSı’NDAN BELEDIYELERIMIZE ATANAN KAYYıMLAR DERHAL ÇEKILMELI"   10:01   ŞILE BELEDIYE BAŞKANı KABADAYı TUTUKLANDı...GÖKAN ZEYBEK: “MILLETIMIZ SANDıK GÜNÜ GELDIĞINDE IRADESINE DOKUNANLARA DERSINI VERECEK”   01:05   BAŞKAN SEÇER VE MERAL SEÇER, MERSIN CEMEVI TARAFıNDAN DÜZENLENEN AŞURE PROGRAMı’NA KATıLDı   20:09   BÜYÜKŞEHIR’IN ZAFER KUPASı’NDA 42 TAKıM ŞAMPIYONLUK İÇIN MÜCADELE VERECEK  
 
     
   

Özgür Özel: “Türkiye’nin birinci partisiyle muhatap olan, birinci partisiyle muhatap olduğunu bilerek konuşacak”


CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Terörsüz Türkiye” diye adlandırılan sürece en müspet katkıyı sağlayacaklarını söyleyerek, “Ama sırf CHP’yi bu sürecin dışında tutmak istiyor diye Erdoğan; olur olmaz, çer çakal işler yapmaya kalkılırsa bunlara da sessiz kalınmaz. Öyle konforlu siyaset kalmadı. Akıllarını başlarına alacaklar. Türkiye’nin birinci partisiyle muhatap olan, birinci partisiyle muhatap olduğunu bilerek konuşacak. Öyle, ‘Çağırırım, gelen gelir, gelmeyen gelmez. Biz üçümüz bir taraftayız, siz çeperdesiniz. Lazım olunca Meclis’ girersiniz’ böyle bir şey yok. Asker, sivil, bürokrasi; CHP’nin bu ülkenin birinci partisi olduğunu, iktidar namzeti olduğunu, milletimizin takdiriyle gelecek seçimlerde CHP’nin bu parlamentonun birinci grubu olacağını, Cumhurbaşkanının bir CHP’li olacağını bilecekler. Hesaplarını, kitaplarını ona göre yapacaklar” dedi.

 

Tarih : 15 Temmuz 2025 Salı 14:47   Okunma : 456

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Habertürk TV’nin 15 Temmuz özel yayınına konuk oldu. Özel, 15 Temmuz gecesi yaşananlara ilişkin şunları kaydetti:

“O gün Meclis kapalıydı. Bir gün önce, perşembe gece yarısı geç saatlere kadar çalıştı Meclis. Ben nöbetçi grup başkanvekili olarak Ankara'daydım. Akşamüstü saat 17.00 gibi Meclis’ten ayrıldım. Akşam saat 20.00’ye kadar oturduk, sohbet ettik arkadaşlarla. Sonra misafirhaneye gittim. Arabayı tam park ediyorum misafirhanenin önüne. Çok alçaktan birkaç uçak geçti. ‘Ne oluyor acaba’ dedim. ‘Belli ki bir taciz ya da özel bir tatbikat var’ dedim. Reuters'ın muhabiri aradı, dedi ki ‘Köprüyü kapattılar. Haberiniz var mı?’ ‘Yok’ dedim. Hızla gittim, televizyonu açmaya çalıştım. O sırada bir muhabir daha aradı. Dedi ki ‘IŞİD F-16 kaçırmış.’ İlk öyle bilgiler vardı, bunu da FETÖ'cüler yapıyordu. Dezenformasyon yapıyorlar ki daha ne olduğu anlaşılamasın. ‘IŞİD bir F-16 kaçırmış. Anıtkabir'i bombalayacakmış. Ankara'nın üstünde uçuyormuş’ diye. ‘Olur mu’ derken bu sefer Genelkurmay'ın önünde polisle asker karşı karşıya geldi. O sırada ben hemen grubumuza, ‘Hep birlikte genel merkezde toplanalım’ diye yazdım, onları davet ettim. Bir SMS'le herkesi oraya toplanmaya çağırdık. 14 kişi yarım saat sonra genel merkezdeydik. Orada kısa bir değerlendirme yaptık. Tabii belirginleşmeye başladı iş. Dedik ki ‘Bütün darbelerin bir hedefi var ve sembol mekanları hedef alırlar. Şimdi buradaki hedef demokrasiyi askıya almak. Mutlaka Meclis’i kuşatacaklardır, Meclis’i feshedeceklerdir. Biz milletvekilleri olarak Meclis’e sahip çıkalım.’

"Grup başkanvekillerini arayıp Meclisi açma fikrini söyledim”

İsmail Kahraman'ı aradım ilk olarak, AK Parti'den ve MHP'den, -o zaman HDP'ydi- HDP'den meclis başkanvekillerini, grup başkanvekillerini arayıp Meclisi açma fikrini söyledim. Sonra İsmail Bey'den haber geldi, ‘Meclis’i açmaya gidiyoruz’ diye. Biz de arabalarımıza bindik, Meclise geldik. O sırada Genel Başkanımız uçaktaydı, İstanbul hava sahası kapalıydı. Ona bir türlü ulaşamıyorduk. Daha sonrasında ulaştık Meclis’e geldiğimizi söyledik. İsmail Kahraman, o gün Başkanlık Divanı'nı grup başkan vekillerinden oluşturdu. Mehmet Muş bir tarafındaydı, bir tarafında ben vardım. İlerleyen dakikalarda da MHP'li arkadaşlar geldi, Erkan Akçay'ı yanımıza aldık. Üç parti vardık ama HDP'de telefonla ulaşıp Ankara'da olmadıklarını ama bir bildiriye destek vereceklerini, ertesi gün toplanırsa Meclis en kısa sürede geleceklerini söylediler. Onların da haklarını teslim etmek lazım.”

"Darbeler hep iktidara yapılır ama herkes döner, ana muhalefetin gözünün içine bakar”

Özel o gün yaptığı konuşmaya ilişkin şunları söyledi:

“Konuşmada şunu söyledim: ‘Yüz yıllık partiyiz. Seçimleri yeniyoruz, yeniliyoruz. Ama millet ne görev verirse onu yaparız. Son yerel seçimlerde bize milletimiz ana muhalefet görevi verdi. Sandıklar kurulup millet yeni bir görev verene kadar -iktidar olur, muhalefet olur- biz bu ülkenin ana muhalefet partisiyiz. Seçilmiş parlamentonun, seçilmiş yöneticilerin, hükümetin arkasındayız, demokrasinin arkasındayız, darbenin tam karşısındayız.’ Çünkü hak verirsiniz ki darbeler hep hükümetlere yapılır, iktidara yapılır doğası gereği. Ama herkes döner, muhalefetin yüzüne bakar ‘Ne yapıyorsun’ diye, ana muhalefetin de gözünün içine bakar. Biz o gece Meclis’ten sözümüze değer veren herkesi darbeye direnmeye çağırdık. Bülent Tezcan CNN'e bağlandı, ‘Milletimizi tankların karşısına durmaya davet ediyorum’ dedi. Tekin Bingöl canlı yayınlara bağlandı. Hatta Ayşe Keşir kendi telefonundan yayın yapıyordu. A Haber, CNN, Habertürk ara ara bağlanıp onun telefonu aracılığıyla da defalarca mesaj verildi. Şunu söylemek lazım: ‘Darbeyi kim yapıyor?’ Hiç önemi yok. ‘Niye yapıyor?’ Hiç önemi yok. ‘Kime karşı yapıyor?’ Hiç önemi yok. Millete karşı yapıyor. Çünkü bu Meclis, milletin seçtikleri söz söylesin diye var. Siz bununla siyasi rekabetten dolayı ‘Rakibime darbe yapılıyor durayım. İki adım geride durayım...’ O yüzden bu çok kıymetli. Biz meseleyi buradan okuyoruz. Hep böyle gördük. Böyle baktık.”

"Gelecek iktidarın yetkilendireceği gerçek savcılar, FETÖ'nün siyasi ayağının üzerine gidip kamudan temizlemeden bu iş bitmez”

Özel, “Dokuz yıl geçti üzerinden ancak operasyonlar devam ediyor. Daha bu sabah dahi 60’dan fazla isim gözaltına alındı” sözleri üzerine şunları söyledi:

“FETÖ böyle bir örgüt. Çok sinsi bir örgüt, mücadele edilmesi güç bir örgüt, her yere sızan, her yere giren bir örgüt. FETÖ ile mücadelede şunu kabul etmek lazım: Orduda olsun, poliste olsun, yargıda olsun çok sayıda örgütle bağlantılı olan kişiler uzaklaştırıldı. Ama iş siyasi ayağa geliyor diye; daha doğrusu adamın kendisi bakan, kayınbiraderi FETÖ'den içeride diye normalde bu tip durumlarda kişinin kendisi valilikte memur olunca onu atıyorlar masumiyet karinesine ya da suçun kişiselliğine bakmadan akrabalardan bile sorumlu tutuldu aşağıda vatandaş; iş yukarıya, AK Partili kadrolara gelince durdu. Durunca bir AK Partili milletvekilinin yakınıysanız milletvekiline dokunamadıkları için size dokunamıyorlar. Çünkü normalde sokakta valiliğin önünde nöbet tutan memurun iki kuşak akrabasını devletten atıyorlar, buraya gelince olmuyor. Darbenin siyasi ayağına gelip AK Partili kadrolara dokunamayınca bunlar; darbecinin kardeşi AK Parti'de genel başkan yardımcısı olunca, halen daha yurt dışında Türkiye'yi temsil edince, en üst düzeyde darbecilerin bile siyasetteki akrabaları birden aklanınca, en gariban memurlar amiri söyledi diye Bank Asya'da hesap açtırmış, ‘ağaç kavuğu yesinler’ olup da Meclis’in karşısındaki oteli yapan adam o günde uçakta gezip parasıyla FETÖ borsasına bugün de uçağa bindikten sonra bu iş yarım kaldı. Onun için bu işler devam eder. AK Parti tamamen siyasetten gidip AK Parti'nin uzantısı FETÖ'cüler de veya AK Parti'nin himayesindeki FETÖ'cüler de kazınıp bundan sonra gelecek bir iktidarın yetkilendireceği gerçek savcılar FETÖ'nün siyasi ayağının da üzerine gidip AK Parti'nin himaye ettiği ya da kurdukları FETÖ borsasıyla para karşılığı kurtardıkları hem kamudan temizlenip hem de şeyden temizlenmeden bu iş bitmez.

"Bu sabah çıkan FETÖ'cülerin her birisinin altını kazıyın, AK Parti bağlantısı çıkar”

Cumhurbaşkanına bütün rekabetimize rağmen: FETÖ’ye karşı kendisi dirayetli bir duruş sergilemiştir, eyvallah ama devamında etrafında kendisini kuşatanların yönlendirmeleri... İstanbul'da 19 Mart darbesine sahip çıkıyorsa ya da 19 Mart darbesini talimatlandırıyorsa; FETÖ darbesine karşı mücadeleyi de önce etrafındakiler, sonra kendi talimatlarıyla bu sistem denge denetlemeyi, bağımsız yargıyı ortadan kaldırdığı için o iş başladığı azmiyle gitmemiştir. Bu sabah çıkan FETÖ'cülerin her birisinin altını kazıyın, bir AK Parti bağlantısı çıkar. Onların her birisini bir AK Partili kurtarmıştır. Bir AK Partili üst düzey tanıdığınız varsa ya da yeteri kadar paranız varsa kendinizi kurtardınız. O enfeksiyon devam ediyor devlette. İnşallah çok sürmeden biz gelip onların da gerekli şekilde temizlenmelerini sağlayacağız.”

"Erdoğan, ‘Yeni bir ittifak kurdum. Biz kalabalığız; korkmayın, kaçmayın, dağılmayın’ diyerek kendi kitlesine bu siyaseti yapıyor”

Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” süreci için kullandığı, “Biz eleştirilere ve fikirlere açığız” sözlerini şöyle değerlendirdi ve “Terörsüz Türkiye sürecinde bundan sonra hangi adımlar atılmalı, CHP’nin görüşü nedir” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Etrafımda çok kötümser arkadaşlarım oluyor. Bazen diyorum ki ‘Biraz iyimser olun.’ Hakikaten o konuşmadan bulduğunuz, alıp bana sorduğunuz cümle müthiş. O konuşmadan onu bulduysanız çok iyi konuşmanın ruhu. Cumhurbaşkanı diyor ki ‘Biz üçümüz varız. Biz, MHP, DEM; üçümüz yürüyeceğiz. Kimseye ihtiyacımız.’ Sonra yer yerinden oynadı. DEM’liler dediler ki ‘Ne üçlü ittifakı? Bu bir siyasi ittifak değil, çözüm için birlikteyiz.’ Meseleyi doğru okuyacaksak şuradan bakalım: Erdoğan'ın oyu düşmüş 29’a. Zayıflama, yalnızlaşma ve terk edilme psikolojisinde. Meydanlar 19 Mart darbesine direniyor. Hal böyle olunca Erdoğan kendisini gitgide zayıf, güçsüz hissediyor ve maalesef her zaman geçmişte de; kalabalık meydanlar için devletin memurlarını topla getir, Soma'da madencileri topla getir, bilmem ne... Bu operasyonel gücünü kaybetti AK Parti. Bence doğru da değildi zaten o suni oluşturulmuş kalabalıklar. Şimdi bir tarafta akşam televizyonu açıyor, İstanbul'un bir ilçesinde 100 bin kişi ayakta. Cumartesi günü açıyor, normalde CHP’nin 790 oy aldığı Bayburt'ta 25 bin kişi ayakta, Konya'da dolduramadığı meydanı CHP doldurmuş. Dönüyor, diyor ki ‘Yeni bir oyun kurdum. Ben MHP, DEM ile beraberim. Geçen seçimde çok sayıda Kürt oyu bana gelmemişti, bundan sonra gelebilir. Yeni bir ittifak kurdum. Biz kalabalığız; korkmayın, kaçmayın, dağılmayın.’ Kendi kitlesine bu siyaseti yapıyor.

"Erdoğan'ın hafta sonu yapmış olduğu değerlendirme acziyetin itirafıdır”

Erdoğan'ın hafta sonu yapmış olduğu toplantıdaki değerlendirme acziyet toplantısıdır, acziyetin itirafıdır. Siyaseten sefil duruma düştüğü için büyük acziyet içinde, aslında siyasi ittifakta olmadığı kişilere; hatta eş genel başkanlarına halen daha dokuz yıldır hapiste tuttuğu kişilere, DEM’den sandık sorumlusu olduğu için terör örgütüne iltisak kabul edip hapiste tuttuğu kişilere rağmen ‘Biz, MHP, DEM birlikte yürüyoruz. Biz çoğuz. Ben bir yolunu buldum. Yeni ittifak kurdum.’ İnsan utanır. Daha birkaç saat sonra Sayın Pervin Buldan, ‘Siyasi bir ittifak yok. Süreçle ilgili görüşüyoruz’ dedi. Dün Sayın Hatimoğulları, ‘Biz hiçbir partiyle ittifak halinde değiliz’ dedi. Sonra pazar günü kapanırken araya dediğiniz cümleyi sokmuşlar, ‘Her türlü fikre açığız.’ Tabii rezil oldu, tabii ki bunu diyecek. Sen her fikre falan açık değilsin. Sen açık olsan Cumhuriyetin kurucu partisini şeytanlaştırmaya çalışmazsın. Bir kez açık olan birisinin demokrat olması lazım. Erdoğan demokrasiyi zamanında binilmiş, istenmeyince inilecek bir tren olarak tarif ediyordu. Daha önce demokrasi dışı adımlar oldu ama 19 Mart günü demokrasi treninden indi Erdoğan.

"Erdoğan 19 Mart darbesinin ya başında yönetiyor ya da yönetenlere mani olamıyor”

Biz şu anda bir darbe sürecindeyiz. Erdoğan kendinden sonra cumhurbaşkanı olması olası Ekrem İmamoğlu'na hem de milletin kendisine verdiği 15 buçuk milyon oya da hürmetsizlik ederek darbe yaptı. Rakibini hapiste tutuyor. Trump'ın yardımcıları şöyle değerlendirmelerde bulunuyorlar: 'Üçüncü dünya ülkelerinde bunlar olur. Rakibini içeri tıkarsın, ondan kurtulursun. Erdoğan bu işi halletti.' Bunu söyleyene itiraz etmiyor, rakibini içeride tutuyor ve o Erdoğan CHP'li 17 belediye başkanını içeri attırdı. ‘Bir ay sonra birbirinizin yüzüne bakamayacaksınız’ dediği süreçte, bir kör kuruş yok ortada İstanbul operasyonunda ispatlayabildikleri. Attıkları bütün yalanlar çöktü. 560 milyarı konuşturdular televizyonlara. İBB'nin bugüne kadarki bütün bütçesinin 490 milyar olduğu çıktı. ‘Bin 200 cep telefonu’ dediler, bir tanesinin doğru olmadığı çıktı. ‘Lüks araçlar İmamoğlu'nun’ dedi, MHP'li milletvekilinin araçları çıktı. Bütün yalanlar birer birer çöküyor. Erdoğan 19 Mart darbesinin ya başında yönetiyor ya da yönetenlere mani olamıyor. Ama buradan kendi siyasi rakibini içeride tutan biriyle karşı karşıyayız.

"Türkiye'nin gözünün önünde, ‘Biz üç parti ittifak olduk’ dediler. İttifak ortakları peşi sıra yalanladı”

Bugün, Sayın Numan Kurtulmuş geçen sene, ondan önceki sene bana verdiği sözün hilafında bir toplantı yapılıyor Meclis'te, o gün Meclis'te bulunan ve direnen şu andaki genel başkanlar içinde bir tek ben varım. Ama bence bütün genel başkanların söz hakkı olmalı. Ben toplantıya davet ediliyorum. Sayın Numan Kurtulmuş konuşacak, Erdoğan konuşacak. Onları dinleyeceğiz, gideceğiz. Geçen sene demişti ki 'Bu yanlış olmuş. Ben söz veriyorum gelecek sene ya yine Meclis oturumuna geçelim ya da burada sizlere de söz verelim' dedi. Bugün davetiye geçen senekinin aynısı çıktı. Meclis'in kendi yaptığı toplantının bile gündemine, Meclis Başkanı’nın ana muhalefet liderine verdiği söze rağmen müdahale eden bir dönemin içindeyiz. Ben karanfil koymaya katılırım, sergi açılışına katılırım. Konuşmaya eğer orada muhalefete söz vermemekte hala direniyorlarsa katılmam. Katılırsam orada kavga çıkarmam lazım. Böyle bir günde kavga çıkaracak halim yok. Bir partinin genel başkanı konuşacak. Ana muhalefet partisinin, diğer muhalefet partileri genel başkanları konuşmayacak. Zaten dilinin ayarı yok, ne diyeceği belli değil. Hem cumhurbaşkanı sıfatı bir adamın üstünde durur hem de parti genel başkanı sıfatı durursa, sabahleyin il başkanı atadığı kalemle öğleden sonra vali atarsa, sabah ilçe başkanı atadığı dolmakalemle öğleden sonra kaymakam atarsa böyle karmakarışık bir durum ortaya çıkıyor. O yüzden söylemek istediğim şu: Tükenmiş, bitmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Son çareler, son çırpınışlar. Zayıflar ve yalana sarıldılar. Türkiye'nin gözünün önünde, ‘Biz üç parti ittifak olduk’ dediler. İttifak ortakları peşi sıra yalanladı Erdoğan'ı. O yüzden cumartesi ve pazar günü yaptığı değerlendirmeler bir acziyetin itirafı ve vesikasıdır yaptığı konuşma.”

"'Türklerle Kürtlerin birbirine ihtiyacı var’ dedim ve en çok bu alkışı aldı”

Özel “Adıyaman'daki, ‘CHP’nin Kürtlerle ilişki kurma açısından DEM Parti’ye ihtiyacı yok’ açıklamanızda tam olarak neyi kastediyorsunuz” sorusuna karşılık şunları söyledi:

“Alıntıyı tam yapalım: ‘CHP'nin Kürtlerle ilişki için DEM Parti'ye; DEM Parti'nin Türklerle ilişki için CHP'ye ihtiyacı yok ama Türklerle Kürtlerin birbirine ihtiyacı var. Gelecekte güçlü olmamız için birlikte olmamız lazım’ dedim ve en çok da bu alkışı aldı. Kim tartıştıysa o tartışan kötü niyetli. Çünkü Adıyaman gibi Kürt ve Türk nüfusun çok yoğun olduğu bir memlekette en çok alkışı Türklerle Kürtlerin bir arada geleceği kurmaları alıyorsa bu başka bir şey. ‘Terörsüz Türkiye’ dediğimiz mevzu, Erdoğan'ın kişisel hırs ve ihtiraslarından zaman zaman ayak sürümelerinden, önde koşmalarından; bazen geride kalıyor çünkü gerekli cesareti gösteremiyor. Çünkü geçmişte kötü yönettiği bir süreç var. Kendisine geçmiş dönemde CHP, 'Biz sana destek verelim, kredi verelim ama doğruları yap' dediğinde, 'Al krediyi, başına çal' demişti. O zaman MHP, Erdoğan'ı terör örgütü elebaşıyla işbirliği yapmakla suçluyordu. Erdoğan da Sayın Devlet Bahçeli'ye 'Kan emici. Kandan besleniyorsun' diyordu.

"Meclis çatısı altında olduktan sonra en müspet katkıları sağlayacağız”

Bu süreçte ortaya çıkan bir durum var: PKK silah bırakacak. Devlet Bey buna, 'Terörsüz Türkiye' diyor. Ben buna 'Terörsüz ve demokratik bir Türkiye' diyorum. DEM buna başka bir şey diyor. Ama biz hepimiz şöyle bir noktadayız: ‘Silahlar bırakılacaksa ve Türkiye birlikte barış içinde, güven içinde yaşanacak bir ülke olacaksa, bu teröre giden paralar milletin kursağından geçecekse bu iyi bir şeydir, Biz buna destek olacağız’ diyoruz. Ve biz diyoruz ki ‘Bu Meclis çatısı altında olduktan sonra en müspet katkıları sağlayacağız. Neden Kürt'ün, Türk'ün anası ağlasın? Neden sıvasız briket evlere koca koca Türk bayrakları asalım? Neden camı olmayan naylondan penceresi kapanmış evlere şehit ateşi düşsün? Düşmesin. Ben çok şehit cenazesine gittim. Anası-babası, ‘Vatan sağ olsun’ diyor. Beş sene sonra git bakalım, o ateş düşmüş şehidin evinde ne olmuş? Kardeşine bir tane iş veriyoruz, anası bayılınca devletimiz iğne yapıyor. Beş sene sonra git bakalım, o evde ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar oluyor. O yüzden bu terörün kökünün kazınması lazım. Tamamen terörden kurtulunması lazım. Güçlü bir demokrasi inşa edilmesi lazım. Burada da Meclis'in etkili rol oynaması lazım.

"Abdullah Öcalan ile ‘yurt uzlaşısı’ yaptılar”

Bizim Erdoğan'ın ağabeyliğine, patronajına da ihtiyacımız yok. Biz milletin seçtiği milletvekilleriyiz, üzerimize düşen görevi yaparız. Ama şu gerçeği görmeden olmaz: Bir yandan CHP'nin bir tanesi dün kendi davasından tutuksuz yargılanma kararı çıktı Ahmet Özer'in. Ahmet Özer dahil 12 arkadaşımız bizim ‘kent uzlaşısı’ suçlamasıyla hapishanelerde tutuluyor. Onlar ‘yurt uzlaşısı’ yaptılar Abdullah Öcalan ile. Bizimkiler hapiste durmaya devam edecek. O da ‘Ben DEM ile ittifak oldum, seçim kazanacağım’ diye kendi kitlesinin içini rahat tutacak. Nerede bu yoğurdun bolluğu? Sen ilk önce ‘kent uzlaşısı’ dediğin, sadece belediye meclislerinde yer alan arkadaşları, DEM'li vatandaşları, geçmişte DEM üyesi olmuş kişileri ya da hiç olmamış kişileri, sırf Kürt diye içeride tuttuğun kişileri dışarı çıkaracaksın. Kayyum atadığın Şişli Belediyesi’ni, Esenyurt Belediyesi'ni, DEM'li belediyeleri geri vereceksin. Ondan sonra bu sürecin sağlıklı yürümesine müspet katkı yapılacak.

"Erdoğan muhakeme yeteneğini, yönetme yeteneğini kaybetmiş, hırsından gözü dönmüş birine dönüşmüş durumdadır”

Akıl yok, fikir yok. Böyle bir şey olur mu? Nasıl bir memleket burası? Tayyip Erdoğan söylediğinde Allah kelamı gibi her türlü çelişkiye ‘eyvallah’, her türlü tutarsızlığa ‘eyvallah’, her türlü yalana sessizlik. Hafta sonu açılışta bir saat, kapanışta bir saat; dünya kadar tutarsızlık. 'Erdoğan'ın konuşmasının kodları ne?' Ne kodu, ilkesizliğin kodu mu olur, tutarsızlığın kodu mu olur, acziyetin kodu mu olur? O yüzden 'Erdoğan muteber siyasetçi. Ağzından çıkan kelam çok kıymetli sözler. Üzerinde oturalım, konuşalım.' Erdoğan belli bir yaşa gelmiş, muhakeme yeteneğini kaybetmiş, yönetme yeteneğini kaybetmiş, hırsından gözü dönmüş, muhaliflerini hapse atacak kadar şuurunu kaybetmiş, demokrasiden nasibini almamış birine dönüşmüş durumdadır. Erdoğan'ın o sözünü, bu sözünü çok kıymetlendirerek tartışmanın hiçbir manası yok.”

"Komisyonu kendi kendine ve ‘Böyle olacak’ diye kurup dayatırsa yanlış yapar”

Özel, “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu yarın muhtemelen kurulacak. Üye verecek misiniz? Üyeler belli mi? Sürece katkı sağlayacak düzenlemeler geldiğinde, bu noktada bir yasal düzenleme geldiğinde CHP'nin desteği olacak mı? İnfaz, af; adına ne dersek diyelim” sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Komisyonla ilgili görüş sordu Sayın Kurtulmuş. 16 maddelik oldukça kuvvetli görüş verdik kendisine. Sayın Kurtulmuş ile konuşmamız şöyle: Bunlar alacak, çalışacak, partilerle görüşecek ve partilerin ‘evet’ dediği bir komisyonu kuracaktı. Şimdi komisyonu kendi kendine ve ‘Böyle olacak’ diye kurup dayatırsa yanlış yapar. Ben kendisiyle görüştüğümüzde kendisine şunu söyledim: ‘Büyük bir samimiyetle görüşleri toplayın, çalışın. Hepimizin her dediğinin olması mümkün değil, olmaz. Sayın Bahçeli 100 kişilik komisyon demiş. Zor. 100 kişilik komisyon çalıştırılamaz, Meclis 100 kişilik kalmaz. O sayıdan taviz verecek, öbürü başka bir şeyden taviz verecek ama bir makulde anlaşalım. Bu makulü ilan etmeden bizlerle paylaşın, bunun üzerinden yol yürüyelim. Biz de Meclis Başkanı'nın önerdiği bir şeye ‘hayır’ demeyelim.’ Şimdi bu kadar iyi niyetle giderken adını belirlemiş, sanını belirlemiş, sayısını belirlemiş, bize bunu dayatacaksa yarın, bu doğru bir şey değil.

"Türkiye'nin birinci partisiyle muhatap olan, birinci partisiyle muhatap olduğunu bilerek konuşacak”

Biz en müspet katkıyı sağlayacağız. Türkiye demokratikleşsin. Türkiye'de Kürt sorunu, demokratikleşerek çözülebilir. Türkiye'de terör sorunu demokratik adımlar atılarak çözülebilir. Bu süreçte yasamaya düşecek görevlere CHP müspet katkı, olumlu katkı, iyi niyetli katkı verecek. Ama sırf CHP'yi bu sürecin dışında tutmak istiyor diye Erdoğan; olur olmaz, çer çakal işler yapmaya kalkılırsa bunlara da sessiz kalmaz. Hem kandıracaksın, aldatacaksın, verdiği sözleri tutmayacaksın; ondan sonra da döneceksin ‘CHP ne yapıyor?’ Öyle konforlu siyaset kalmadı. Akıllarını başlarına alacaklar. Türkiye'nin birinci partisiyle muhatap olan, birinci partisiyle muhatap olduğunu bilerek konuşacak. Öyle, ‘Çağırırım, gelen gelir, gelmeyen gelmez. Biz üçümüz bir taraftayız, siz çeperdesiniz. Lazım olunca Meclis’ girersiniz’ böyle bir şey yok. Meclis Başkanı da Türkiye'nin birinci partisiyle muhatap olduğunu bilerek görüşmeler yapacak, adımlar atacak; Cumhurbaşkanı da öyle yapacak Bakanlar da öyle yapacak bürokrasi de öyle yapacak. Asker, sivil, bürokrasi; CHP'nin bu ülkenin birinci partisi olduğunu, iktidar namzeti olduğunu, milletimizin takdiriyle gelecek seçimlerde CHP'nin bu parlamentonun birinci grubu olacağını, Cumhurbaşkanının bir CHP'li olacağını bilecekler. Hesaplarını, kitaplarını ona göre yapacaklar.”

"Eğitmişler, donatmışlar ve baklava kutusunu beklemek üzere belediyeye yollamışlar”

Özel, Manavgat Belediyesi'ndeki sürecin sorulması üzerine de şu yanıtı verdi:

"O baklava kutusunda rüşvet alan kişi, CHP'nin belediye meclis üyesiydi. Ve biz vaktiyle onu aday yaptığımız için büyük bir utanç içindeyiz. Bunu bir kere söyleyelim. Sanki bu yokmuş gibi davranmam. Benim tarzım değil. Bir şey neyse onu söylerim. Onun adaylaşmasında süreci yöneten eski Manavgat Belediye Başkanımız ve yeni Manavgat Belediye Başkanlarımızın üyeliklerini askıya aldık. Süreci etkilemesinler, soruşturmanın selahiyeti etkilenmesin diye. Rüşveti alan kişiyi ve haklarında suçlamaları olan iki kişiyi daha attık. Ama bu sırada şunu öğrendik: Bu rüşveti alan kişiyi biz, bizim meclis üyesi sanıyorduk. İtirafçı ve işbirlikçiymiş. Yani aldığı rüşvet meselesi tamamen kompozisyonmuş. Esas kaçak içki ticareti yapıyormuş, bir de birtakım uyuşturucu maddeler ele geçirilmiş. Sonra bunu eğitmişler, donatmışlar ve baklava kutusunu beklemek üzere belediyeye yollamışlar. Baklava kutusunu yollamışlar. Normalde bizim gördüğümüz görüntüler 'Kapatın kapıyı seni yakalamaya geldik' diye başlıyor. O odaya birlikte giriyorlar. İlk önce o baklava kutusu mizanseni içeride yapılıyor. Dışarı çıkıyorlar. Polislerle koridorda karşılaşıp buluşuyorlar. İçeriye giriyorlar birlikte. ‘Kapıyı kapatın’ diyorlar. Sohbet oradan sonra başlıyor. Yoksa içeri girerken polisle bir girdiğini bildiği halde polis diyor ya 'Kapıyı kapatın. Gözaltı kararınız var.' Sonra polis gidiyor, ‘Bunu kim verdi’ diyor. Onu oraya kim koydu? İçerideki görüntülere göre rüşveti alan koydu, değil mi? Rüşveti alanın o kutuyu nereye koyduğunu polis nereden biliyor? Onun oraya konulacağını da biliyorlar. ‘Aç’ diyor, bir tane zarf açma aparatı almış eline, bir cerrah titizliğiyle açıyor, çıkarıyor. Eli bile titremiyor adamın. Bunu çalışmışlar, getirmişler, koymuşlar.

"Altı ok bu baklava kutusuna yapışmadı, kumpasmış ama ampul yapışmış”

Dedim ‘Altı ok bu baklava kutusuna yapışmaz.’ Yapışmadı, kumpasmış ama ampul yapışmış. Baklava kutusu üzerinde ampul varmış. Nasıl varmış? AK Parti'nin tasarımıymış. Peki amaç neymiş? Ben zaten adamın sahtekar olduğunu, suçlu olduğunu kabul ediyorum ve dediğim gibi utanç duyuyorum. Cezasını ben de verdim devlet de versin. Ama devamında o kişi toplam altı belediye meclis üyemizin adını verdi çünkü dün dört farkla belediye meclisinden başkan vekili seçilecek. Belediye AK Parti'ye geçsin diye belediye meclis üyelerimizin ismini veriyor. Önce üç, biz üçünü istifa ettiriyoruz; sonra bir daha üç yapıyor.

"Baklavacı pazar gecesi, belediye CHP'den AK Parti'ye geçsin diye, kendi istifasını AK Parti lehine geri aldı”

Baklavacı pazar gecesi, ertesi gün belediye CHP'den AK Parti'ye geçsin diye, kendi istifasını AK Parti lehine geri alarak CHP'nin sayısını düşürmeye çalıştı. Bu konuda alınan bütün kararları İlçe Seçim Kurulu Başkanı uygulamıyor, en son rapor aldı, kaçtı. Neden kaçıyor? Çünkü başsavcının eşi, karı kocalar ve başsavcıya talimatı vermişler, ‘Belediye meclis seçiminde çoğunluk AK Parti'ye geçsin’ diye. Yedi belediye meclis üyemizi aldı seçimden önce. Hepsi istifa etti. Yerine yedekten geldi. O yüzden bu kumpası görelim. Şurada birisi elinde baklavayla fotoğraf veriyordu. Üstüne CHP amblemi. Şimdi oraya ampulü AK Parti amblemini koysun, elimize, yüzümüze bulaştırdık baklavayı desinler."

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  GÜNCEL HABERLER

 
  FLAŞ HABER
   
 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinerji.com © Copyright 2017-2025 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA