Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Tarımda yangın sürüyor. Üretici borçla ayakta durmaya çalışıyor ama artık üretimden çekiliyor. Hasat zamanı ithalat yaparak çiftçinin ürününün fiyatını düşürüyorlar. Toprak da yok oluyor, üretici de” dedi.
Suiçmez, ANKA Haber Ajansı’na yaptığı değerlendirmede, 2024’ün tarım sektörü açısından “toprağın, üreticinin ve geleceğin kaybedildiği bir yıl” olduğunu söyledi.
Çiftçinin borçlanarak üretimden hızla çekildiğini vurgulayan Suiçmez, “Toprak da yok oluyor, üretici de” diyerek hem ekonomik problemleri hem de doğa tahribatını eleştirdi. Hasat öncesi yapılan sıfır gümrüklü ithalatın tarladaki ürünün fiyatlarını düşürdüğünü belirten Suiçmez, 2025’e dair beklentilerin mevcut politikalar sürdükçe daha da karamsar olduğunu ifade etti. Suiçmez, şunları kaydetti:
“Toprak olmadan zeytinlik olmaz, orman olmaz, mera olmaz, tarımsal üretim olmaz”
“Ülkemizde tarımda çok ciddi sorunlar devam ederken, tarımsal üretim alanlarını yok eden zeytinlikleri, meraları, toprakları, tarım alanlarını, ormanları, su havzalarını birkaç maden şirketi için sınırsız bir şekilde talana yönelik olan bazı kanunlardaki değişiklik yapılmasına yönelik kanun çok hızlı bir şekilde, cumartesi günü bile Meclis çalıştırılır şekilde olarak geçti. Bu aşamada tepkilerimizi gündeme getirmiştik. Nedenlerinden biri, Sayın Cumhurbaşkanı'nın da imzaladığı anlaşmalar gereği 2050’deki net sıfır hedefine ulaşmak için ormanların ve meraların korunacağı, bu anlamda da gerekli düzenlemelerin yapılacağı İklim Kanunu'nda da var. Cumhurbaşkanının da açıkladığı Tarım Orman Şûrası kararlarında da var. Ama ısrarla, inatla bu yasa çıktı. Toprak olmadan zeytinlik olmaz, orman olmaz, mera olmaz, tarımsal üretim olmaz, meyve ağacı olmaz. Maalesef topraklarımızı da meralarımızı da ormanlarımızı da zeytinliklerimizi de koruyan yasalar, Anayasa Mahkemesi kararları ve anayasa hükümleri yok sayıldı. Sayın Cumhurbaşkanı’ndan ormanların, meraların karbon yutak alanı olmasından, tarımsal üretimin önemli boyutunda bu yasayı bir daha görüşülmek üzere Meclise iade etmesini bekliyor ve umuyoruz. Bu olmadığı takdirde, Anayasa Mahkemesi kararları gereği işlemeyeceği için de Anayasa Mahkemesi’nin gündemine alıp çok hızlı bir şekilde bu konuda karar vermesini bekliyoruz. Çünkü bu kadar hızlı hareket etmek, üretim alanlarını yok etmeye yönelik çalışmaların hızlı bir şekilde süreceği anlamına gelir. Burada direnen köylüler pazar günü köylerine döndü. Orada da ifade ettikleri gibi, bizim de onlara her zaman söylediğimiz gibi, fiilî olarak yapılacak talan girişimlerine karşı köylüler yerinde direnecek. Biz de oda olarak gerekli toplumsal ve hukuksal desteği sağlayacağız."
Suiçmez, "bu yasa bu kadar hızlı görüşülürken ülkede orman yangınlarının devam ettiğini" belirterek, "Sayın Tarım ve Orman Bakanı tarım alanları ile ilgili, meralar, zeytinlikler, ormanlar, topraklar sustu. Susmaya hakkı yoktu ama 'Orman yangınlarını kontrol altına alıyoruz' ya da benzeri açıklamalar yapmaya devam ediyor. Ormanlar sadece yangından yok olmuyor, maden şirketlerinin uygulamalarıyla da yok oluyor. Eğer ormanları koruyacaksak, her anlamda koruyacağız. Yangına karşı da maden kararına karşı da enerji alanına karşı da" diye konuştu.
"Tarımda yangın sürüyor"
"Tarımda yangının ise sürdüğünü" söyleyen Suiçmez, haziranda yıllık enflasyonun yüzde 35, gıda enflasyonunun ise yüzde 30 olduğuna dikkati çekti. Türkiye'nin yüksek enflasyonda en önlerdeki ülkelerden olduğunu belirten Suiçmez, "Aylık gıda enflasyonunun binde 27 düştüğü söylendi. Buna hiç kimse inanmadı. Biz de inanmıyoruz. Bir başka endeks; tarımsal üretici fiyat endeksi. O da haziranda, bir önceki ayda yüzde 28'ken yüzde 50’ye çıktı. Çok sert bir yükseliş" dedi.
Üreticinin maliyetinin arttığını ifade eden Suiçmez, borçlanmaya devam ederek üretimi sürdürmeye çalışan üreticinin bankalara borcunun 1 milyar liranın üzerinde olduğunu anlattı.
“Çiftçilerin zirai don zararı karşılandı mı? Hayır”
Suiçmez, meyve fiyatlarındaki artışın yıllık yüzde 202, aylık yüzde 47,9 olduğunu bildirerek, zirai donun da bu artışta etkisi olduğunu söyledi.
Türkiye'nin kiraz ihraç eden bir ülke olduğunu ifade eden Suiçmez, geçen yıl 67 bin ton olan ihraç miktarının 6 bin tonlara düştüğünü kaydetti
Suiçmez, şöyle konuştu:
"Bunlara kim çözüm bulacak, nasıl çözüm bulacak? Tarımsal girdi fiyat endeksi yine yükseliş iklimine girdi. Mayıs ayında yüzde 31. Savaşın da etkisiyle artan mazot ve gübre fiyatları, tarımsal girdi fiyatlarında da artmaya devam edecek. Bu aşamada somut olarak çiftçilerin zirai don zararı karşılandı mı? Hayır. Zirai don komisyonu çalışmalarını sürdürüyor, daha bitiremedi. Meclis tatile girdi. Bu aşamada verilmiş yasa teklifleri de var, onlar da gündeme alınmadı iktidar tarafından. TARSİM’in yüzde 100 hasar gören bahçelere yönelik ödemeleri 21 milyardan 2 milyar civarı. Diğerini bekletiyor sezon sonuna kadar. Cumhurbaşkanının talimatıyla ÇKS'li olup TARSİM’li olmayanlara yönelik hasar tespiti bitmedi. Ödemeler hiç başlamadı ve ÇKS dışındaki üreticilerin de hasarları giderilemedi. Şimdi üretim düşerken, üretim maliyetleri artarken gerek girdi gerek zirai don ve kuraklık etkisiyle biz geçen sene Trakya’da ayçiçeğinde çok ciddi sorunlar yaşamıştık. Bu yıl da kuraklık etkisi oldukça büyük. Özellikle kuru tarım yapılan arpa, buğday, bakliyat gibi ayçiçeği gibi ya da sulu tarım yapılan mısır, şeker pancarı gibi ürünlerde yeterli su verilememesi gibi.
“Gümrük vergilerini sıfırlayarak ya da hasat zamanında ithalat yaparak bu sorunlar çözülmez”
Biz yine yanlış bir yola gidiyoruz. Mısır hasadının yaklaştığı bir dönemde, mısır alım fiyatlarının maliyetin üstünde, çiftçi kârı ile açıklanması gereken bir dönemde biz maalesef sıfır gümrükle mısır alma yoluna gittik. 2024’ten beri 3 milyon ton almıştık. 15 gün içinde 500 bin ton daha aldık. Bu terbiyeli ithalat, çiftçiyi terbiye etme amacıyla hasat öncesinde yurt dışından ürün alarak ürün fiyatını tarlada baskılamanın bir başka aracı. Yine kuraklık dedik. Ayçiçeği boyutunda 1 milyon ton yağlık ayçiçeğinde gümrük vergisini de sıfırladık. Onun karşılığı 400 bin ton ham ayçiçeği yağında da yüzde 20’ye indirdik. Eğer biz gümrük vergilerini sıfırlayarak ya da hasat zamanında ithalat yaparak bu sorunları çözseydik, mısırda da ayçiçeğinde de kendimize yeterlilik sorunu çözerdik. Aksine, mısırda da ayçiçeğinde de hem üretim düşüyor hem kendimize yeterlilik sorunumuz artıyor.
“Biz felaket tellallığı yapmıyoruz ama çok daha zor günler bekliyor”
Mısırı bir başka boyutta yem bitkisi olarak düşünelim. Bu anlamda da Türkiye bir yumurta ihracatçısı. İç piyasada fiyatlar düşmesin, yükselmesin diye yumurtada da ihracatı kısıtladık. Bunu da geçen yıl yapmıştık. Yumurta fiyatları iç piyasada kısmi olarak düşse de yumurta üreticisi zararda. Eğer enerji ve maden şirketlerine alan açarsak, döviz sürekli artarsa, yem de sürekli dışarıya bağlı kalırsa, hayvancılık boyutunda da çiğ süt referans fiyatını yükseltmemiz gerekiyor ki dişi hayvanlar kesime gitmesin, hayvancılıkta süreklilik devam etsin. Maalesef 15-17 lira olan çiğ süt referans fiyatında da yüzde 6,9 artışla 18,35 lira yaptık. Maliyetin altı. Yem sorununu çözmeyip, dışarıya bağımlılık sorununu çözmeyip, üretim alanlarını maden, enerji, sanayi şirketlerine açarsak, üreticiyi koruyucu alım fiyatını vermezsek, sulama yatırımlarını yapmazsak bu aşamada üretemezsek, tüketemeyiz. Tarım ve Orman Bakanı’na ‘orman yangınlarını kontrol altına aldık’ açıklamaları dışında, tarım sorunlarını sahiplenmesi ve yüksek sesle üretim ve üretici yanında olması gerektiğini; bunun olmadığı bir ortamda da üreticinin kamu yönetimine güveni olmaz. Kamu yönetimine güvenin olmadığı, belirsizliğin arttığı bir ortamda da üreticiler olarak da tüketiciler olarak da maalesef biz felaket tellallığı yapmıyoruz ama çok daha zor günler bekliyor. Oysaki çözüm mümkün. Yeter ki üretim ve üreticiyi koruyucu ekonomi ve mali politikaları, tarım politikalarında hızlı ve kesin bir dönüşüm, farklı bir politika tercihi yaşama geçsin.”