Haber: BURCU KAHRİMAN – Kamera: AZİZ METİN TURAN
İYİ Parti Isparta Milletvekili Aylin Cesur, “Doktorlara düşmanlık oluşturmak veya doktorları bu ülkeden göndermenin kimseye bir faydası yok. ‘Beni Türk hekimlerine emanet edin` diyen anlayışı değiştirmemek lazım” dedi.
İYİ Parti Isparta Milletvekili ve aynı zamanda doktor olan Aylin Cesur, 14 Mart Tıp Bayramı`nı, hekimlerin “Büyük Beyaz Buluşma” eylemini, sağlık sistemindeki sorunları ANKA Haber Ajansı`na değerlendirdi.
Cesur, hekimlerin “Büyük Beyaz Buluşma” eyleminde İstanbul Taksim meydanına alınmamaları ve iktidarın sağlık politikalarını eleştirdi. Cesur, şunları söyledi:
“BİR BUNALIM YAŞIYOR TÜRKİYE… SAĞLIKTA DA TARIMDA DA EKONOMİ DE DE YÖNETİLEMİYOR”
"Ben de Türkiye`de yaşayan sadece doktorlar meslektaşlarım gibi değil, Türkiye`de yaşayan tüm vatandaşlar gibi tüm bu olanlar çok üzülüyorum. Öncelikle çok geçmiş olsun diyorum büyüğümüze, değerli meslektaşım 89 yaşındaki doktor beyefendiye.
Daha dün Tepecik Hastanesi`nde yine bir doktorumuz İzmir`de maalesef bir şiddete uğradı. Aslında doktorların yaşadığı Türkiye`de yaşanan bu hadise ve bugün yaşanan bu olaylar, doktorlara yöneltilen bütün bu suçlamalar, tamamı şiddetin aslında bir parçasıdır.
Bir bunalım yaşıyor Türkiye ve Türkiye yönetilemiyor. Sağlıkta da tarımda da ekonomi de de yönetilemiyor. Ve bugün 14 Mart, bayram olarak kutlanması gereken bir günde ve kucaklamamız, belki başımızın üstünde götürmemiz gereken pandemi sürecinde özellikle, herkesin çok daha iyi anladığı fedakârca çalışan hekimlerimize, doktorlarımıza ve aslında Türk Milleti`ne, gördüğü bu tablo reva değil.
Türkiye`de bayram olarak kutlamamız gereken bir gün. 14 Mart neden bayram olmuştur. Bugünkü hadiselerle aslında bu ikisini birleştirmek mümkün. 14 Mart, Tıbbiyeyi Şahane ve askeri tıp okulu, 14 Mart`ta kurulmuştu. Ve Türk yurdu, yurdumuz düşman işgali altındaydı. Ve işgalden kurtulmak isteyen, işgali delmek ve Türkiye`nin geçilemez olduğunu, Türk yurduna girilemeyeceğini duyurmak isteyen Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşları seslerini duyurmak için, bir hareket yapma ihtiyacında hissettiler kendilerini. ‘Artık sesimizi duyun ve Türkiye işgal edilemez` demekti aslında bu.
14 Mart`ta o gün Tıbbiyeli Hikmet ve arkadaşlarının başlattığı o hareket, seslerini duyurmak için bir hadise aramışlardı. ‘Ne yapabiliriz de yüzlerce doktoru bir araya getirebiliriz ve Türk yurdu işgal edilemez diye dünyaya duyurabiliriz` sesimizi diye. Düşündüler, taşındılar askeri okulun kuruluş yıl dönümü olan, 14 Mart`ı dediler ki ‘Biz kutlama günü ilan edelim, bir kutlama yapalım.` Aslında bir bahaneydi. 14 Mart kutlama günü değildi. Bir haykırışın bir direnişin sesiydi 14 Mart. Ve Doktor Hikmet Boran ve arkadaşları o gün Mondros işgalcilerine, Mondros Prenslerine karşı ‘Türk yurdu işgal edilemez` diye seslerini duyurdular.
Ve o günden bugüne işte 14 Mart, Tıp Bayramı olarak kutlanıyor. Şimdi biz bugün ben milletvekili bir doktor meslektaşları olarak ve Türkiye Cumhuriyeti`nde yaşayan bütün hekimler emin olun hastalığa karşı şifa bulmakla ne kadar, ne zaman, nerede görev yaparsak yapalım eğer, vatan sathında vatana sahip çıkmak gerekirse, bir görev yapmak gerekirse en ön saflarda o Hikmet Boran ve arkadaşları gibi tıbbiyeli Hikmet gibi aynı şuurla aynı vatanperverlikle ön saflarda yer alırız. Bugün de ve bundan sonra da 14 Mart`lar da bunun böyle bilinmesi lazım.
"İŞLEMEYEN DEMOKRASİ, İŞLEMEYEN DEVLET, İŞLEMEYEN HUKUK SİSTEMİ VE İŞLEMEYEN SAĞLIK SİSTEMİ"
Sağlık sistemimiz çökmüştür. Devlet ‘çağdaşız ve sosyal devletiz` diyorsa mutlaka çağdaşlık iddiasını taşıyan devletin sağlık konusunu en üst seviyeden ele alması; gerek sağlığın vatandaşlara ulaştırılması herkes tarafından karşılanabilir olması, gerek sağlık hizmetine bütün vatandaşların ulaşabilmesi gerekse yeterli ilgi ve alakanın tüm vatandaşlara gösterilebilmesi gerekiyor.
Bir dördüncü önemli unsur daha var. Bu olmazsa ilk üçünü sağlayamıyor devlet, bugün onun olmadığını görüyoruz. O da sağlık çalışanlarının insani ve yeterli sayıda çalışabilme haklarının sağlanması. Dördüncüsü kaybolunca çok fazla nöbet, mevcut sunduğunuz şartlar nedeniyle Türkiye`den giden doktorlar veya yanlış yaptığınız özelleştirme politikalarınızla daha çok özel sektöre kayan çok tecrübeli doktorlar nedeniyle üniversite hastanelerinde, devlet hastanelerinde boşalan kadrolarda kalan hekimler çok fazla hastaya bakmak zorunda kalıyor. Randevu sistemi işlemez hale gelmiş, çökmüş. Aile hekimleri çok büyük sıkıntıda. Sevk sistemi bozulmuş ve öyle hale getirmişsiniz ki sağlığa ayırmanız gereken payı ayırmadığınız için bütçeniz çok yetersiz olduğu için artık Türkiye`deki ekonomik durumdan ve bozulan döviz kuru nedeniyle ameliyatlar yapılamaz hale gelmiş, ilaç bulunamaz hale gelmiş. Sistem tamamen işlemez hale gelmiş. İşlemeyen demokrasi, işlemeyen devlet, işlemeyen hukuk sistemi ve işlemeyen sağlık sistemi.
Bugün yaşananlar 14 Mart günü yaşananlar bunun tamamının bir parçasıdır. Ve onlardan ayrı değildir.”
“DOĞRU VE YETERLİ SAĞLIK İMKÂNI ULAŞTIRAMADIĞINIZ YERDE SOSYAL DEVLETTEN BAHSEDEMEZSİNİZ"
Hekimler arasındaki usta, çırak ilişkisinin önemine vurgu yapan Cesur, “Tecrübe ve liyakat çok önemli. Hem liyakatin hem tecrübeli hekimlerin ve aslında hekimlerin Türkiye`de bu meslekten kaçar hale gelmesine yol açmışsınız. Bu kabul edilemez. Türk milletinin herhangi bir ferdine doğru ve yeterli sağlık imkânı ulaştıramadığınız yerde sosyal devletten bahsedemezsiniz” dedi.
Sağlık çalışanları için yapılacak düzenlemenin geri çekildiğini hatırlatan Cesur, “Tekliflerimiz var. O tekliflerimizi TBMM`de getirmediler. Getirmediniz. Siz getirin bir kanun teklifi ve düzenleyelim. Bugün 14 Mart onun miladı olsun. Türkiye zaten her konuda sorunlarla boğuşan, kaygılı bir ülke haline gelmiş. Türk milletinin, herkesin sağlığa ihtiyacı var” çağrısında bulundu.
“BU SAĞLIK SİSTEMİ İLE TÜRKİYE`Yİ ARTIK YÖNETEMEZSİNİZ”
Cesur, şöyle devam etti:
“Yurtdışında 4 bin euro ücretlerle çalışıyor hekimler, bizde 400 euro etmeyen ücretler veriliyor. Ben vatandaşla hekimi, hekimle vatandaşı aldığı ücret üzerinden karşı karşıya getiren ve bu konuda da ayrıştırmaya giden yönetimlerin çok yanlış yaptığını düşünüyorum. Herkese, insanca yaşama hakkı verilmeli… Herkesin insanca yaşamaya hakkı var. Onu sunacak olan devleti yönetenlerdir. 2010`lardan beri bozarak bu hale getirdiğiniz bu sağlık sistemi ile Türkiye`yi artık yönetemezsiniz.”
“BUGÜN BİR SEFERBERLİK GÜNÜDÜR”
“Bugün gelinen noktada biz hekimlere, 14 Mart`ta hekimlerin hak ettikleri yaşam koşullarına kavuşmaları için bir dönüm noktası olması için görev düşüyor. Biz umudumuzu kaybedemeyiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin çok zor koşullarda, genellikle ekonomik olarak dar gelirli ailelerin evlatları olarak; bu mesleğe gönül vermiş evlatları olarak yemin ettik. Biz bu yemine sadık kalmak zorundayız.
Ben İYİ Parti`nin bir milletvekili olarak buradan onlara sesleniyorum. Biz ne uluslararası sermayeye ne Türkiye`den ne dışarıdan hekimlerimizi de sağlık personelimizi de yedirtmeyiz. Biz bunların ne gerekiyorsa tekrar umuda kavuşmaları için, bu memleket topraklarında onlara sunulan imkanlarda görevlerini yapmaları için siyaseten ne gerekliyse onlara iyi yaşam koşullarını sağlayacak yarınları vadediyoruz.
Ve bu yarınlar oluncaya kadar, ben biliyorum ki hiçbir hekim arkadaşım bu ülkeden isteyerek ve severek, koşarak gitmek istemiyor. Umutsuzluğa kapılanları biz geri getiririz. Yarınlara da biz Türk hekimleri olarak, onlarla beraber bu memlekete, aynı Hikmet Boran`lar gibi en ön saflarda… Bugün bir seferberlik günüdür. Bugün o vatanperver duyguları ile her zaman ön saflarda, cansiperane çalışan meslektaşlarımın, büyük Atatürk`ün kurduğu Cumhuriyetin temel değerlerine de sahip olacağına benim hiç şüphem yoktur.
Bizler hekimliğimiz biter beyaz önlüğümüzü çıkarırız. Onu duvara asarız. Ve nerede olursak olalım, hangi mesleği yaparsak yapalım. Milletvekili de olsak başka işte yapsak hiç kimse bizi nereye gönderirse göndersin hekimliğimizi elimizden alamaz.”
Bizim en büyük giysimiz o beyaz önlükleri en değerli mücevherlerinin de stetoskop olduğunu söyleyen Cesur, “Biz bunu boynumuza veya kulağımıza takıp insanlara bizim sağlık verebilmek için bunu kullanmak için, karşılanamaz bu çünkü gençliğimizi verdik. Geldikleri gibi gitti zamanında Türkiye Cumhuriyeti`ne kastı olanlar ne zaman, hangi devirde kastı olanlar varsa biz o anlayışla, Hikmet Boran`ların 14 Mart bayramı ilan ettiği ve o günden bugüne gelmiş o anlayışla 14 Mart`lar da ve 365 gün Türkiye Cumhuriyeti için hep beraber yarınlar için çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
"YARINLARA DAHA İYİ BİR TÜRKİYE İSTİYORSAK BUNU SAĞLIK SİSTEMİNİ DÜZELTMEDEN SOSYAL DEVLET ANLAYIŞINI OTURTMADAN YAPAMAZSINIZ"
"Doktorlara düşmanlık oluşturmak veya doktorları bu ülkeden göndermenin kimseye bir faydası yok. Bizim en büyük kaynaklarımızdan biri insan sermayemiz. Yarınlara, hiçbir şeyi olmayan bir memleketi biz buralara getirdik. Domates satarak fabrikalar kuran bir ülkeydik. Fabrikalar satarak, domatesi ithal eden bir ülke haline geldik. ‘Beni Türk hekimlerine emanet edin` diyen anlayışı değiştirmemek lazım.
O orada kalmalı ve Türk hekimleri dünyanın her yerinde Türkiye`deki yaptıklarıyla dünyanın her yerindeki çalışmalarıyla bize yarınları sağlayan meslektaşlarım ve onunla beraber aslında bütün sağlık personelini kastediyorum çok övünülecek bir noktadayız.
O övünülecek insanları yaptığınız sistemlerle, ‘özel sektöre gidiyorsunuz` diye suçlayamazsınız. Eğer özel sektöre gitmeleri sizin sunamadığınız imkanlar nedeniyle bir suçsa Sağlık Bakanı`mız özel sektör sahibi bir insan, buradaki anlayışı anlamakta çok zorlanıyorum. Dolayısıyla, özel sektörü ile devletiyle, üniversitesiyle akademik camiasıyla bu bir bütündür. Bunun doğru işlemesi devleti yönetenlerin elindedir. Yarınlara daha iyi bir Türkiye istiyorsak eğer bunu sağlık sistemini düzeltmeden, sosyal devlet anlayışını oturtmadan yapamazsınız. Doktor ya da başka birisi bu memleket hiç kimsenin değildir. Kimse kimseyi bu memleketin dışına göndermekle de böyle bir hakkı yoktur kimsenin."