.jpg)
Bir kentin belleği bazen devasa anıtlarla değil, küçük bir kafenin önündeki tabureyle yaşar. Ananas Cafe, işte Mersin’in böyle bir hafızasıydı. Üç kuşaktır süregelen bir esnaflık mirası, güler yüzlü bir karşılamayla anlam buluyordu. Şimdi o hafıza, yerle yeksan edilen bir yapının sessizliğinde yankılanıyor.
Küçük Çarşı’dan Yoğurt Pazarı’na uzanan o tarih dolu sokaklar, artık bir eksikle anılıyor: Ananas Cafe’nin yokluğu. Ama unutmak mümkün mü? Hele ki o taze meyve sularının tadı hâlâ damağımızdayken... Herkesin favorisi farklıydı ama o ananaslı karışımın yerini ne tutabilir?
Çocukların şeker aldığı, yaşlıların çay içip nefeslendiği, gençlerin arkadaşlarıyla kahkahalar attığı bir yerdi orası. Ve o güzelim meyve kokuları arasında, hep Adnan abinin gülen yüzü olurdu. O artık yeni bir yer arayışında… Belki başka bir sokakta, ama aynı yürekle, aynı tatla.
Ananas Cafe yıkıldı belki ama yaşattığı anılar dimdik ayakta. Şimdi bize düşen, bu tür değerleri koruyup yaşatmak. Çünkü şehirler, hafızalarıyla yaşar; yoksa yalnızca beton yığınlarından ibaret kalırlar.