Türkiye’nin en büyük kaynağının insan gücü olduğuna işaret eden Çamak, “Peki, ülkemizde bilgi çağını yakalayamamamızın ve yatırım ortamının iyileştirilmemesinin sebebi nedir? Yatırımcı neden gelmiyor? Hatta ülkedeki yatırımcı da birikim sahipleri de tası tarağı toplayıp ülkeyi neden terk ediyor? OHAL süreci başladığından bu yana yani 2016 ve 2017 yıllarında Türkiye'den 12 bin civarında dolar milyoneri sermayesini yurtdışına taşıyarak ülkeyi terk etmiştir. Bu, cumhuriyet tarihinde bir rekordur” dedi.
Ekonomik krizden çıkmak için, 160 bin avroluk gayrimenkul yatırımı yapan yabancılara oturma izni ve vizesiz seyahat hakkı veren İspanya’nın bu rakamı 500 bin avroya çıkardığına işaret eden Çamak, “İspanya'da ekonominin toparlanmasına vesile olan bu sermaye akışına ne yazık ki en fazla dâhil olan ülkelerin başında Türk vatandaşları geliyor. Örneğin, İspanya Ulusal İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, sadece Barselona'da 2017'nin ilk dört ayında gayrimenkul satın alanların yüzde 12'sini Türk vatandaşları oluşturmakta. Bu oranın her gün gittikçe arttığını da biliyoruz. Milano'da gayrımenkul alanların ise yüzde 17’si Türk vatandaşı. Bitmek bilmeyen OHAL belirsizliğindeki antidemokratik ortamda, çoğunluğu bu ülkenin beyin gücü olan orta sınıf ve üstü sermaye, geleceğini artık burada göremiyor. Sonuç olarak yatırımcılar özellikle son yıllarda Türkiye'yi tercih etmek bir yana, şirketini kapatıp gidiyor. Siyasal erkin gücüne pusan yargıya güven sağlanmadan ve demokrasisi güçlü olan bir ülke olmadan ne yerli sermayeyi bu ülkede tutabilirsiniz ne de yurt dışındaki sermayeyi ürkütmeden ülkeye çekebilirsiniz” diye konuştu.
Çevre ve Enerji Komisyonları üyeleri olarak geçen yıl gerçekleştirdikleri Almanya ziyaretinde yatırımcıların bürokrasi, güvenlik sorunu, demokrasi açığı ve öngörülemeyen bir ülkeye dönüşmesi yüzünden Türkiye'ye yatırım yapmaya çekindiklerini bizzat ilettiklerini kaydeden Çamak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Peki, bu ülkenin bu hâle gelmesinin nedeni yasada anlatıldığı gibi gerçekten sadece işlemlerin uzunluğu mu, maliyetlerin yüksekliği mi, tapu kaydındaki işlemler ya da noter işlemleri mi? Şu çok açık ki bu ülkede yatırım ortamı yasal güvence ve toplumsal barış sağlanmadan asla düzelmeyecektir. Öncelikle, ülkemizde cari açıktan çok daha önemli olan demokrasi açığını kapatmamız gerekir. Yatırımcının güven duymadığı, kendini güvende hissetmediği, her an çatışmaların ve kavgaların olabileceği bir iklimde yatırım yapmasını beklemek hayalden öteye gidemez. Demokrasisi, bağımsız yargısı, hukukun üstünlüğü, özgürlükleri yara almış, yoksulluğu, gelir eşitsizliği gün geçtikçe büyüyen bir ülkede yatırımcı durmaz. Çağdaş bir eğitim sistemi, güven veren bir adalet sistemi olmadan üretim de olmaz, bilim de olmaz, özgürlükler de olmaz.”