TAMER ARDA ERŞİN
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Mert Moral, AKP ve MHP`nin Seçim Kanunu`nda yapmak istediği değişiklik için, “Getirilen bu teklif eski sisteme dönüş anlamı taşıyor” dedi. Moral, Cumhurbaşkanının seçim yasaklarından muaf olmasının da seçimin finansmanı konusunda adaletsizlik yaratacağını ifade ederek, “Temsili demokrasilerin en temel prensiplerinden biri olan seçimlerin adil ve özgür yapılmasının sekteye uğradığını düşünüyorum” diye konuştu.
AKP ve MHP`nin seçim kanunlarında değişiklik teklifi TBMM`ye sunuldu. Değişiklikle seçim barajı yüzde 7`ye inecek ama Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle beraber ortaya çıkan ittifaklardaki küçük partilerin milletvekili çıkarması zorlaşacak. Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Mert Moral, getirilen bu kanun teklifini ANKA Haber Ajansı`na değerlendirdi. Moral, getirilen teklifin eski sistemine dönüş anlamını taşıdığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Getirilen bu teklif eski sisteme dönüş anlamı taşıyor. Malumunuz Nisan 2017 referandumundan sonra Mart 2018`de getirilen yasa değişikliğiyle ittifaklara yönelik değişiklikler yapılmıştı. İki aşamalı D`Hondt olarak adlandırdığımız sistemde. Milletvekillikleri ilk olarak ittifaklara dağıtılıyordu. Daha sonra bunlar ittifakların içindeki partilerin her seçim çevresinde aldıkları oy oranlarına göre ittifak partilerine dağıtılıyordu. Bu yasa değişikliği öncesindeki sistem ile şimdi (getirilmek istenilen) sistem birebir aynı. Tek değişiklik ülke barajının yüzde 7`ye indirilmiş olması. Benim yorumlayabildiğim kadarıyla bu değişiklik ittifakların önemini ortadan kaldıracaktır. İttifaklara dahil olmanın siyasi partilere getirdiği yegane avantaj ittifaka dahil olarak seçim barajını aşabiliyor olmaları. Nitekim 2018 Haziran seçimlerinde İYİ Parti`nin oy oranına bakarsanız bütün Türkiye`de yurt dışı oylar da dahil yüzde 9,96`ydı. O zaman yüzde 10`luk seçim barajının altında kalıyor olmasına rağmen İYİ Parti, CHP ile beraber kurduğu seçim ittifakı sebebiyle baraja takılmadan milletvekili çıkarabilmişti.
"STRATEJİLER DEĞİŞECEKTİR"
Şimdi yüzde 7`nin altında olan bir parti bu anlamda ittifaka dahil olmak isteyebilecektir fakat iki aşamalı D`Hondt yerine bildiğimiz D`Hondt`a geçildiği için ittifak partileri ittifaka dahil olmaları sebebiyle alacakları bu ek sandalyeleri alamayacaklar. O da özellikle küçük partilerin stratejilerini muhakkak değiştirecektir.
“İTTİFAK YAPIYOR OLMAK BU PARTİLERİN BİR ORTAK GÖRÜŞLERİ OLDUĞU ANLAMINA GELMİYOR”
Nasıl değiştirebilir? Çok tartışıldı bu. Argüman genellikle, kendi başlarına seçimlere katılmak yerine büyük partilerin listelerinden kendilerine yer bulacakları. İşin doğrusu orada bu kadar net bir stratejinin ortaya çıktığını zannetmiyorum. Büyük partilerin ve küçük partilerin her siyasal konusunda veya ideolojik açıdan birbirleriyle örtüşmelerini beklemek işin doğrusu bana makul gelmiyor. Seçim ittifakı yapıyor olmak bu partilerin çeşitli siyasal ve ideoloji temelinde bir ortak görüşleri olduğu anlamına gelmiyor.”
Moral, Seçim Kanunu`nun da netice itibariyle kurum olduğunu aktararak, “Kurumsalcı yaklaşım, kurumların kurumları yapan siyasi aktörlerin çıkarlarını gözettiğini söyler. Ancak her zaman planlanan amaçlarla gözlemlenen sonuçlar birebir örtüşmeyebilir. Nitekim 2018`de Seçim Kanunu`nda yapılan değişikliklerini Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP milletvekilleri önermişlerdi. Onların bekledikleri, bu Seçim Kanunu`nun kendilerine ekstra sandalye getirmesiydiyse, bunun gerçekleşmediğini görüyoruz” diye konuştu.
İl seçim kurulu başkanın, üye ve yedek üyelerin "en kıdemli" hakimler arasından belirleneceği hükmü kaldırılıyor. Bunun yerine il seçim kurulu başkan ve üyelerinin o ildeki birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasından kurayla belirlenmesi koşulu getirilecek. Moral bu değişikliği şöyle yorumladı:
“Bence hakimlerin tarafsızlığı konusunda bir öngörüde bulunmak ne kimsenin haddine, ne de böyle bir korkuya gerek olsa gerek. Öte yandan Yüksek Seçim Kurulu`nun referandumda mühürsüz oylar hakkında aldığı ve birtakım başka kararları başta muhalefet partilerinin temsilcilerinin dile getirdiği bu tip eleştirilerin pek de haksız olmayabileceği anlamına da geliyor.
“KARİYERLERİNE 2002`DEN SONRA BAŞLADILAR”
Malumunuz en yaşlı yerel yargı mensuplarının oluşturduğu il seçim kurulları yerine şimdi yaşları daha genç olan hakimler de buraya seçilebilecek. Bunların bir bölümü kariyerlerine 2002`den sonra başladılar. Onların da bu kurullarda yer alıyor olmaları, dediğim gibi pek katılmasam da bu kişilerin tarafgir karar alabilecekleri anlamına gelebilir. Anladığım kadarıyla, muhalefet kanadından gelen eleştirilerin de temeli bu.”
“SEÇİMLERİN ADİL VE ÖZGÜR ORTAMDA YAPILMASI SEKTEYE UĞRUYOR”
Teklife göre seçimlerde Cumhurbaşkanının yasaklardan muaf olmasını da yorumlayan Moral, Türkiye`de temsilde adalet ilkesiyle birlikte pek tartışılmayan konular arasında seçim finansmanın şeffaflığı olduğunu kaydederek, şunları belirtti:
“Partilerin seçim kampanyalarına harcadıkları, Cumhurbaşkanı adaylarının seçim kampanyalarına harcadıkları paraların nereden geldiğinin araştırılması işin doğrusu çok önemli bir konu. Meclis`te grubu olan partilerin harcamalarının devlet yardımı yoluyla finanse edilmesi bu anlamda iyi bir kurum olmakla birlikte Meclis`te grubu bulunmayan yeni kurulan partileri dezavantajlı konumda bırakıyor. Cumhurbaşkanına Cumhurbaşkanlığı bütçesinden harcama yapabilirsiniz dediğinizde, diğer partilerin adaylarının böyle bir bütçesinin olmaması da benzer şekilde adaylar arasında bir adaletsizlik yaratacaktır. Yüksek Seçim Kurulu harcamalara bir limit koyacak mıdır? Gördüğüm kadarıyla kanun tasarısında böyle bir madde yok. En temel itibariyle adaylar arasındaki yarışmanın adaletini zedeleyen durumdur. Benim kişisel kanaatim Meclis`te temsil edilen hükümet ve muhalefet partilerin bir araya gelerek seçim kampanyalarının finansmanı ve devlet yardımlarının finansmanları, kamu bütçesinin bu amaçla kullanılmasına en azından hangi kurallar ve ne şartlar dahilinde yapılacağını düzenlemesi gerektiği. Aksi takdirde temsili demokrasilerin en temel prensiplerinden biri olan seçimlerin adil ve özgür yapılmasının sekteye uğradığını düşünüyorum.”