17 Mayıs 2025 Cumartesi

11:50   ÖMER FETHI GÜRER: "ZIRAI DON BAHÇELERI VURDU, GEÇTI"   11:26   UCM BAŞSAVCıSı KHAN, HAKKıNDAKI SORUŞTURMA SONUÇLANANA KADAR GÖREVINDEN AYRıLDı   11:01   "DEĞIŞIM ARIFESINDE ÜNIVERSITE BULUŞMASı"...ÜNIVERSITELERDE ÖZGÜRLÜK VE KATıLıMCı YÖNETIM IÇIN ORTAK ÇAĞRı   10:56   YANKı BAĞCıOĞLU: "TÜRK SILAHLı KUVVETLERI`NIN TEMELININ DISIPLIN, YAPıSıNıN EĞITIM OLDUĞUNU HER TÜRK VATANDAŞı FARKıNDADıR"   10:17   MERSINLI ÖZEL BIREYLER GELENEKSEL 3. BOCCE TURNUVASı`NDA KıYASıYA YARıŞTı   09:45   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI`NDEN ÜNIVERSITELI ÖĞRENCILERIN KARIYERINE DESTEK   09:20   İYİ PARTILI OFLUOĞLU`DAN CUMHURBAŞKANı`NA ASKERLERI TSK`DAN AYıRMA YETKISI VEREN KANUN TEKLIFINE TEPKI: "ASKERI TAMAMEN TAHAKKÜM ALTıNA ALMAK ISTIYORLAR"   16:20   VELI AĞBABA: "BIR TARAFTAN PKK`YLA BARıŞıYORSUN, ÖBÜR TARAFTAN CHP`YI DÜŞMANLAŞTıRıYORSUN"   15:58   CHP`LI YAVUZYıLMAZ: “ÇALıŞMA BAKANLıĞı MÜFETTIŞLERI, TTK`YA AIT MADEN OCAKLARıNDA KRITIK KONULARDA EKSIKLER TESPIT ETTI"   15:13   “DIJITAL TEKELLER, TEHDITLER VE ARAYıŞLAR” BAŞLıKLı MEDYA KONFERANSı... "BU KONFERANS DEMOKRASIMIZIN GELECEĞI AÇıSıNDAN BÜYÜK ÖNEM TAŞıYOR"   14:31   CHP`LI AŞKıN GENÇ`TEN AK PARTI`NIN KANUN TEKLIFINE TEPKI   13:25   CHP GENEL BAŞKANı ÖZEL, OTIZM SEMPOZYUMU`NDA: TEMEL VAADIMIZ, 2018`DE STK`LARLA BIRLIKTE ORTAYA ÇıKAN OTIZM EYLEM PLANıNA SAHIP ÇıKMAK   12:57   AK PARTI, ANAYASA MAHKEMESI`NIN IPTAL KARARLARıNı DÜZENLEYEN YENI KANUN TEKLIFINI TBMM BAŞKANLıĞı`NA SUNDU   11:47   YENIŞEHIR BELEDIYESI 19 MAYıS`ı GENÇLERIN FIKIRLERIYLE KUTLAYACAK   11:42   EKREM İMAMOĞLU: "BIRLIKTE DAYANıŞMA IÇERISINDE BU ZOR GÜNLERI AŞACAĞıMıZDAN HIÇ ŞÜPHE DUYMUYORUM"   11:30   "TARSUS`TA GELECEK VAR, AKTIF YAŞAMDA HAYAT VAR" TEMALı BAHAR ŞENLIĞI ILGI GÖRDÜ   10:25   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYESI DESTEĞIYLE 60 VATANDAŞA AKÜLÜ SANDALYE DAĞıTıLDı   10:14   MERSIN BÜYÜKŞEHIR BELEDIYE BAŞKANı SEÇER, YÖRE DERNEKLERI TEMSILCILERI ILE BIR ARAYA GELDI   01:34   TUNCER BAKıRHAN: LOZAN ILE ÇIZILEN SıNıRLARA ORTAK VATAN DIYEN BIRISI LOZAN`ıN NERESINI TARTıŞıYOR   23:06   CHP LIDERI ÖZEL: ANAYASA`YA UYMAYANLA ANAYASA YAPMAYıZ  
 
     
   

"Değişim Arifesinde Üniversite Buluşması"...Üniversitelerde özgürlük ve katılımcı yönetim için ortak çağrı


Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) iş birliğiyle "Değişim Arifesinde Üniversite Buluşması" düzenlendi. Akademisyenler, mezun dernekleri, çalışanlar, öğrenciler ve geleceğin üniversitelileri olan lise öğrencilerinin yoğun katılımına sahne olan etkinlikte, demokratik ve diyaloğa dayalı bir üniversite yönetiminin nasıl olması gerektiği sorusu iki farklı panelde masaya yatırıldı. Konuşmalarda akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin önemi vurgulandı; üniversite yönetimlerinde katılımcı ve demokratik bir yaklaşımın gerekliliği öne çıktı.

 

Tarih : 17 Mayıs 2025 Cumartesi 11:01   Okunma : 245

Haber: OKTAY YILDIRIM - Kamera: MEHMET ÇALPAR

(İSTANBUL)- Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) iş birliğiyle "Değişim Arifesinde Üniversite Buluşması" düzenlendi. Akademisyenler, mezun dernekleri, çalışanlar, öğrenciler ve geleceğin üniversitelileri olan lise öğrencilerinin yoğun katılımına sahne olan etkinlikte, demokratik ve diyaloğa dayalı bir üniversite yönetiminin nasıl olması gerektiği sorusu iki farklı panelde masaya yatırıldı. Konuşmalarda akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin önemi vurgulandı; üniversite yönetimlerinde katılımcı ve demokratik bir yaklaşımın gerekliliği öne çıktı.

Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) iş birliğiyle düzenlenen "Değişim Arifesinde Üniversite" etkinliği, dün Cemal Reşit Rey Konser Salonu`nda gerçekleştirildi. Etkinlik, akademisyenler, öğrenciler, mezunlar ve üniversite çalışanlarının yanı sıra eğitim, hukuk ve sivil toplum dünyasından önemli isimleri bir araya getirdi.

Prof. Dr. Betül Tanbay`ın sunumuyla başlayan etkinliğin açılış konuşmasını Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Kafadar yaptı."Öğrencilere serzenişim var" diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Cemal Kafadar şunları söyledi:

"Muhalefetin, muhalif duruş söylem ve eylemleri kriminalize edilmesi ve yargının araçsallaştırılması..."

"Öğrencilere serzenişim var. Teessüf ederim. Konuşmamı geçen hafta sonu hazırlamıştım ama uslu durmuyorsunuz. Yine eylem, yine eylem her şeyi baştan geçirmek zorunda kaldım. Heyecanla takip ettim olan biteni. Öğrenci eylemleri üzerine başka söyleyeceklerim de var ama şaka bir yana iyi ki varsınız çocuklar. Sizler için her gün düşündüklerimi gözden geçirmeye razıyım. Şaka bir yana niye artık protesto için yürüyemiyor insanlar. Şöyle haberler okumak istiyorum mesela. Dün yüzlerce öğrenci yada ne bileyim sekiz bin emekli toplandı filanı protesto etmek için pankartlar açtılar, sloganlar attılar ve dağıldılar. Amerika`da Avrupa`da farklı mı diyeceksiniz? Ona birazdan değineceğim ama böyle bir haber okumanın artık imkanı artık kalmadı. Demirel`in meşhur anekdotlarından birini hatırlattı. Bir gazeteci soruyor Demirel`e `Tek kelime ile özetleyecek olursanız Türkiye`nin durumuna ne dersiniz?` diyor. Demirel`de `Gut` diyor ingilizce. Peki iki kelime ile özetleyecek olursanız diyor gazeteci. Demirel`de `not gut` diyor. Bana da senin gençliğinden bu yana özgürlükler açısından Türkiye nereye gitti diye sorarsanız bazı açılardan iyi hatta çok daha iyi diyebilirim. Kürt kimliğinin bununla ilgili meselelerin nispeten rahatça konuşabilmesi, başörtülü kadınların eğitim ve kamu hayatına katılımı, nicelerini sayabiliriz. Ama bazı açılardan iyi değil hatta hiç iyi değil. Muhalefetin, muhalif duruş söylem ve eylemleri kriminalize edilmesi ve yargının araçsallaştırılması gayretleri mesela çok büyük kalem olarak sanırım 50 yada 60 yıl öncesine göre hiç iyi değil denebilecek, taze, nispeten yeni son zamanlara ait gelişmeler. Bunlar da illa Türkiye`ye ait değil, dünyanın bir çok yeri için geçerli olduğu söylenebilecek gelişmeler. Peki Türkiye böyle miydi yani bir ileri bir geri. Sözüne ettiğim klişelere mı sığınıyordu? Hayır, sözünü ettiğim yeni gelişmeler. Eksilerin artıların toplamı hiç bir zaman sıfır değil. 50 yıl öncesinden çok daha farklı kamusal hayat var Türkiye`de. Yeni dertler, yeni dertlerle mücadele biçimleri ve tabi yeni kuşaklar var" 

Prof. Dr. Cemal Kafadar son dönemde dünyanın birçok yerinde akademik özgürlük ve üniversite özerkliğine karşı giderek artan saldırıların üniversitenin geleceğini tehdit ettiğini belirtirken, bu saldırılara karşı direnmenin ve gerçek bir üniversite hayalinden vazgeçmemenin önemli olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Cemal Kafadar`dan sonra İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu söz aldı. Kaboğlu şunları söyledi:

“Ama10 yıl sonra onlar teröristmiş dediler her istediklerini verdik ama diye onu da itiraf ettiler”

“Demokrasiyi dört katmanda görüyorum. Bir ulusal demokrasiyse, işte Meclis, cumhurbaşkanı seçimle belirleniyor. İkincisi yerel yönetimler, üçüncüsü kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, barolar en başta gelmek üzere dördüncüsü de üniversiteler bilim kuruluşları. Şimdi burada tabii ki ulusal ölçekteki seçimle gelen organlara girmiyorum zaten istediği zaman cumhurbaşkanı meclisi dağıtabiliyor, meclis cumhurbaşkanını görevden alamıyor. 2005`de özellikle meslektaşlarım hatırlar TÜBİTAK için bana bir kez yetkiyi verin ve yönetimi bir kez ben atayayım dedi. Yasa değişikliği yapıldı kendisi atadı. Sonra tekrar eskiye dönüldü. Ama 10 yıl sonra onlar teröristmiş dediler her istediklerini verdik ama diye onu da itiraf ettiler. 2015`te ise üst düzeyde biri dedi ki biz eğer merkezi yönetime hakimsek kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları yerel yönetimler de bizim siyasal çizgimizde olmalı dedi. Peki soruyor meslektaşlarım ya değilse onlar meşru değil dedi. İşte 2019`daki topal ördek söylemi aslında onları meşru görmeme eğiliminin, iradesinin bir sonucu olduğu ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin iptal ettirilmesi buydu. Şimdi yerel yönetimlere, merkezi yönetimin yerel yönetimlere bakışı kayyumlara girmiyorum tabii ki. Üçüncüsü ise barolar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları tabip odalarıyla başladılar. Bizden değilse biz nasıl bizden olur onu gösteririz dediler. Mesela baroları parçalama yasası kovid ortam ve koşullarında sabahlara kadar maskeli olarak yasama faaliyetinde bulunarak yapmıştık. Böldüler ama başaramadılar. O zaman biz yargı yoluyla nasıl başarırız? Bunu size göstereceğiz dediler şimdi göstermekte oldukları gibi.

“Z kuşağı gençliğimiz. Onlar iyi ki varlar, yapacaklar onlar”

Şimdi topal ördek söylemi tutmadı İstanbul`da gördüğünüz gibi ikinci tur seçimlerden sonra özellikle 31 Mart`tan sonra artık bu kez 2024`te yeni bir döneme girildi ve bu kez çözüm belediye başkanlarını görevden almak, kayyum atamak değil, hapse atmak şeklinde devam etti. Şimdi en üstte ne oluyor ulusal ölçek, yerel ölçek, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, demokratik, özerk, bağımsız barolar örneğinde olduğu gibi operasyon devam ediyor. Büyük bir operasyon sürüyor. Dünya tarihinde görülmeyen bir durum. İstanbul Barosu tarihiyle, coğrafyasıyla ve üye sayısıyla hiçbir benzeri yok dünya ölçeğinde tekil baro, emsalsiz bir baro. Ama bu denli büyük bir operasyon bir taraftan çok büyük bir güç var. Öbür tarafta ise sadece hukuk diyen şu kadar bin avukat var. Bu çok büyük bir operasyon ve tabii ki üniversitelere gelince işte tam da aslında her şeye rağmen üniversite gençleri, öğretim üyeleri çok büyük çoğunluğu susmuş olsa 1982 anayasasının 2017`de dokunulmayan ya da dokunulamayan alanları ki hak ve özgürlükler. Bizim anayasal hak ve özgürlüklerimiz var demeye başladılar. Ve bu zorlu olan yola çıktılar, koyuldular. Evet, sistematik olarak yasama, yürütme, yargı ekler ayrılığı da var. Ama parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme bir kişide birleştirilince artık o tamamen eğrelti hale geldiği için aslında farkında olmadığımız ya da eksik farkındalık olan husus şudur. Hak ve özgürlükler var. Ama bu hak ve özgürlükleri kullanabilmemiz koruyabilmemiz, sürdürebilmemiz ve ilerletebilmemiz 2017`den öncekine göre çok daha zor. Çünkü karşımızda ne hükümet var ne siyasal karar alma düzeni var. Dolayısıyla böyle olunca evet yine biz iki yüz yıllık hak ve özgürlük demokrasi mücadelemizde, özgürlük bilincimizde, özgürlüklerimizi kullanmaya çalışıyoruz çalışacağız en başta bizim küçümsemeye çalıştığımız Z kuşağı gençliğimiz. Onlar iyi ki varlar, yapacaklar onlar. Onları Vatan`dan Çağlayan`a, Çağlayan`dan Silivri`ye, ziyaret edebildiğim kadar İstanbul Barosu yönetimi olarak ziyaret edebildiğimiz kadar yanlarında bulunabildiğimiz kadar bulunduk. Bundan böyle de hep bulunmaya devam edeceğiz.”

Açılış konuşmalarının ardından moderatörlüğünü Prof. Dr. Betül Tanbay`ın yaptığı “Yükseköğretimi Yeniden Yapılandırmak” başlıklı panele geçildi. Panelde İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, MEF üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Zeliha Hacımuratlar Sevinç, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Demokratik Üniversite Girişimi`nden Prof. Dr. Raşit Tükel ve Boğaziçi Üniversitesi`nden Prof. Dr. Taner Bilgiç panelist olarak yer aldı.

"Üniversite, bilim demokrasi ve özerklik sacayağına dayanır"

Panelde konuşan İstanbul Barosu Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, akademik özgürlüklerle demokratik sistem arasındaki ilişkiyi vurgularken, "Üniversite, bilim, demokrasi ve özerklik sacayağına dayanır. Bu sacayağını besleyebilmek için özgürlükçü bir anayasa ve demokratik bir siyasal sistem şarttır. Cumhuriyet tarihi boyunca her kırılma, zamanla bir sürekliliğe dönüşmüştür. Ancak 2017 Anayasası ile Cumhuriyet anayasacılığından ciddi bir kopuş yaşanmıştır. Üniversiteleri yeniden bilim, demokrasi ve özerklik ekseninde yapılandırmak için anayasal saygı, bilgi kirliliğinin temizlenmesi ve demokratik güvence sağlayacak anayasa değişiklikleri öncelikli gündem olmalıdır" ifadelerini kullandı.

"Rektörün üniversitenin tüm bileşenlerinin katılımıyla seçilmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalı"

2016 yılında OHAL KHK`sı ile öğretim üyelerinin rektör seçimindeki sınırlı rolüne son verildiğini vurgulayan MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Zeliha Hacımuratlar Sevinç, "2016 ve 2018 düzenlemeleriyle öğretim üyelerinin rektör seçimlerindeki rolü tamamen ortadan kaldırıldı. Ancak 2024`te Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeleri iptal etti. Yasama organı, bilim özgürlüğünü ve üniversite bileşenlerinin katılımını esas alan bir düzenlemeyi gecikmeden yapmalıdır. Yasal düzenleme yapılmadan mevcut 3 sayılı CBK ile rektör atamalarının devam edebileceğini savunmak, Meclis`i devre dışı bırakmak anlamına gelebilir. Oysa yürütmenin dayatmalarına karşı yasamanın alanını savunmak, yeni yasal düzenleme yapılması sürecinde ise yasama karşısında bilim özgürlüğünü ve özerkliği savunmak durumundayız” dedi.

"Bilimsel özgürlüğün ve kurumsal özerkliğin temeli, öznesi üniversite bileşenleri olan bir üniversite modelidir"

Akademik özgürlüğün, araştırma ve eğitim alanlarında bilim insanı ve yükseköğretim kurumunun özgürlüğünü kapsadığını vurgulayan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Raşit Tükel "Üniversite bileşenleri veya Lima Bildirgesi`ndeki adıyla ‘akademik çevre`, bir yükseköğretim kurumunda öğrenim gören, öğretim ve araştırma yapan ve çalışan herkesi kapsar. Üniversite yönetim modeli, sadece akademisyenlerle sınırlı olmayan, tüm bileşenleri ile birlikte planlanan ve yönetilen, kamusal finansmana dayalı ve kamusal denetime açık olan, aklın, bilimin üstünlüğünü önceleyen, demokratik işleyişin olduğu, karar verme ve verdiği kararları uygulamada bağımsız davranabilmeyi ve dış baskılardan etkilenmemeyi garanti altına alan, akademik olarak özgür ve özerk bir forma sahip olmalıdır" dedi.

"Meclisteki siyasi partiler 4 Haziran`dan önce bir kanun teklifi vererek rektör belirleme sürecindeki sorunların üzerine eğilebilir"

Rektör belirleme süreçlerinde evrensel ortak ilkelerin şeffaf, denetlenebilir ve üniversite bileşenlerinin görüşlerinin alınması olduğunun altını çizen Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Bilgiç, "Akademik topluluğun katılımını esas alan bir rektör belirleme süreci, üniversite yönetiminde liyakati ve akademik etiği güçlendirir. Yükseköğretimdeki sorunlar sadece rektör atamalarıyla sınırlı değil; ancak Meclis`teki tüm partiler bir araya gelerek AYM iptal kararı sonrasında 4 Haziran`dan önce rektörün belirleme usulünü düzenleyen bir kanun teklifi ile sorunların üzerine gitmeye niyetli olduklarını kamuoyuna gösterebilirler” diye konuştu.

İlk panelin ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Nuri Aslan, hoş geldiniz konuşması ile katılımcılara hitap etti. Aslan, konuşmasında şunları söyledi: 

"Geri adım atmayacağız"

“Demokrasi, hukuk ve adalet adına endişe verici bir dönemden geçiyoruz. Boğaziçi Üniversitesi gibi köklü kurumların itibarını korumak için direnen akademisyen ve öğrencilerin mücadelesi hepimize ilham veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu`nun hukuksuzca tutuklanmasının ardından üniversitelerden yükselen ses, Türkiye`nin değişim iradesinin en güçlü göstergesidir. Bu sadece Boğaziçi`nin ya da İstanbul`un değil, dünyanın dört bir yanındaki demokratların da meselesidir. Dünya için bir dönüşüm noktasındayız. Bu kez aydınlanmanın başlangıç noktası Avrupa yerine Türkiye olabilir. Direnişin bu topraklardaki tarihi 1000 yılı aşıyor. Biz korkmuyoruz, geri adım atmıyoruz; iyiliği ve umudu savunmaya devam edeceğiz” 

Gazeteci Murat Sabuncu`nun moderatörlüğünü üstlendiği “Üniversite Yönetiminde Bileşenlerin Rolü” başlıklı ikinci panele, akademisyenler adına Boğaziçi Üniversitesi`nden Prof. Dr. Cem Ersoy, üniversite çalışanlarını temsilen, Boğaziçi Üniversitesi eski Eğitimsen İşyeri Temsilcisi Filiz Demircan, Üniversite Öğrencileri bileşeni olarak Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Öğrenci Temsilcisi Naz Şen, geleceğin üniversite öğrencileri olan liseliler adına İstanbul Kadıköy Lisesinden Ece Su Sevil ve mezunlar derneği bileşeni olarak Boğaziçi Mezunlar Derneği`nden Serra Ulusoy katıldı.

"Bileşenlerin tercihlerini yansıtan katılımcı bir üniversite, özerkliğin ve akademik özgürlüklerin teminatıdır"

Prof. Dr. Cem Ersoy üniversitelerin kurumsallaşma sürecinde en önemli etken bileşenlerin katılımı ve tercihleri ile belirlenen üniversite yönetimi olduğunu belirterek, "Üniversite yönetimi, akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar ve mezunların katılımı ile şekillenmelidir. Oysa mevcut mevzuatta `bileşen` kavramı dahi yer almıyor. Siyasal atamalar, bilimsel özgürlük ortamını yok ederken; katılımcı yönetim hem akademik başarıyı hem kurumsal aidiyeti artırır. Üniversite, bilimsel üretimin ve özgür tartışmanın merkezi olmalıdır" dedi.

"Öğrencilerin sesine kulak verilmiyor"

Öğrencilerin üniversite işleyişinden en çok etkilenen ve en büyük bileşenlerden biri olduğunun altını çizen Boğaziçi Üniversite Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrenci Temsilcisi Naz Şen ise “Öğrenciler üniversite yaşamının merkezindedir. Ancak karar alma süreçlerinden dışlandığımızda, üniversite bizim için sadece eğitim alınan bir mekâna indirgeniyor. Özgür, çoğulcu ve eşitlikçi bir kampüs ortamı istiyoruz. Karar süreçlerinde bizimle istişare edilmeli" dedi.

"İdari personelin emeği görünmeyen emektir ama bizler kurumun hafızasıyız"

Boğaziçi Üniversitesi`nde 12 yıl boyunca idari kadroda yer alan ve Eğitim Sen`in iş yeri temsilciliğini yürüten Filiz Demircan, “İdari personelin emeği görünmez emektir, ancak üniversitelerin işleyişinde kilit rol oynarız. Sağlıklı bir üniversite yapısı için idari personelin temsiliyeti güçlendirilmeli, liyakat esas alınmalı ve kurullar daha işlevsel hale getirilmelidir" diye konuştu.

"Üniversitelerin gerçek sahibi mezunlardır"

Mezun derneklerinin üniversitelerin kurumsallaşmasına, kurumun ortak değerlerini ve aidiyet hissini ayakta tutmasına katkılarını vurgulayan Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği`nden Serra Ulusoy, “Üniversitelerin gerçek sahipleri mezunlardır. Mezun derneklerinin rolü yalnızca dönemdaşları bir araya getirmek değil, üniversitenin değerlerini korumak ve geleceğe aktarmaktır. Yönetim anlayışı bu değerleri aşındırıyorsa, mezun derneklerinin güçlü bir öz denetim rolü üstlenmesi gerekir. Bu bağlamda, mezunlar dayanışmasını güçlendirmek, öğrencilere mentorluk ve burs imkanları sunmak, üniversitenin kültürel hafızasını canlı tutmak büyük önem taşıyor. Örneğin BÜMED olarak 40. yılımızda, Türkiye`de ilk mentorluk programını başlatmanın 20. yılını kutluyor ve yaklaşık 200 öğrenciye burs sağlıyoruz. Mezunların desteği, üniversitelerin ortak değerlerini koruma ve yeni kuşaklara aktarma gücünü büyütüyor” ifadelerini kullandı.

"En iyi üniversiteye girsek bile gelecek kaygılarımız devam ediyor"

İstanbul Kadıköy Lisesi`nden Ece Su Sevil ise, lise eğitiminde bile özgürlüklerin kısıtlandığını ve gelecek güvencesizliğin çok büyük bir sorun olduğunu vurguladı. Barınma sorunundan, ekonomik krize dek birçok sorunla aynı anda uğraşmak zorunda olan öğrencilerin, üniversite diplomasının giderek değersizleşmesinin, artan diplomalı işsizliğin geleceğe dair derin umutsuzluğa yol açtığını belirten Sevil, iyi bir üniversitenin ancak bu yapısal sorunlar çözüldükten sonra ortaya çıkabileceğini vurguladı.

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!

  GÜNCEL HABERLER

 
  FLAŞ HABER
   
 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün
 
 


  SOSYAL MEDYA


  GAZETELER
 
 

 







mersinerji.com
ANKA Haber Ajansı
Abonesidir

 
 
ANASAYFA İLETİŞİM KÜNYE HABER ARŞİVİ GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
mersinerji.com © Copyright 2017-2025 Tüm hakları saklıdır..! İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA