|
 |
Okunma : 117
Tarih : 7.05.2025
E-Mail : fatihberkil@hotmail.com |
|
Ramazan KARA
|
Atılan Yumruk ve Düşündürdükleri
|
|
ATILAN YUMRUK VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Aşağıdaki yazıyı, 22.04.2019 tarihinde, CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan yumruklu saldırıdan sonra yazmıştım.
CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e yapılan saldırıdan sonra, olduğu gibi yayınlıyorum.
O günden, bu güne kadar neler değişmiş? Siz karar verin.
Bildiğiniz gibi Salı günü; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı, Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruklu bir saldırıda bulunuldu.
Kendimi bildim bileli, biraz ukalalık koktuğuna inandığım için “Ben söylemiştim…” diye başlayan kurduğum cümlelerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
Ancak bu saldırıdan sonra, ukalalık koksa da çekinmeden “Perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğuna dikkat çekmiştim” diyorum.
Çünkü ben, seçim süreci boyunca ortamın, normalin çok üstünde gerildiğini ve “Hoca yellenirse, cemaatin büyük çişini yapacağını” düşünerek “Siyasilerin ortamı, daha fazla germemeleri gerektiğini” birkaç kez yazdım.
Ancak yazar olarak ünlü biri olmayınca ve yazdığım gazete yerel bir gazete olunca yazdıklarım yeteri kadar etkili olamıyor.
Her olaydan sonra olduğu gibi, bu olaydan sonra da olayın; nedeni, boyutu, sonuçları, bu tür olayların yeniden oluşmaması için neler yapılması gerektiğinin sorgulanması yerine, çoğu gereksiz şeyler söylenmeye başlandı.
“Saldırıda bulunan vatandaş; sabıkalıymış, partiliymiş, falanca spor kulübünü tutuyormuş, falanca ilde yaşıyormuş vb.” söylemler dillendirilmeye başlandı.
Önemli olan, o vatandaşla ilgili ayrıntılar değil yaptığı saldırının boyutudur.
Bu saldırı, Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanına değil, demokratik cumhuriyete ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yapılan bir saldırıdır.
Bana göre o yumruk; tüm siyasi liderlere ve tüm milletvekillerine atılmış bir yumruktur.
O yumruk, aynı zamanda; “Milletin vekilleri, meclis çatısı altında, tam anlamıyla korunamıyorsa vatandaşlarımızı, can güvenliği olduğuna inandırabilir miyiz?” diye başta parti liderlerimiz olmak üzere hepimizin sorgulamamızı gerektiren bir yumruktur.
“26 suçtan sabıkalıymış, hem Deniz Gezmiş’in hem El Kaidenin fotoğrafını paylaşmış, elindeki kağıdı okumuş ve çevresini kolaçan etmiş” falanmış, filanmış. Bana göre bunlar, önemsiz ayrıntılardır.
Asil sorgulanması gerekenlerin birkaçını şöyle sıralayabilirim.
“Siyasi parti liderleri, seçim alanlarında; birbirlerine ağza alınmayacak şeyleri söyledi mi, söylemedi mi?
Hemen hemen tüm siyasi liderler, yargı organlarını etkileyici söylemlerde bulundu mu, bulunmadı mı?
Mecliste milletvekilleri, birbirlerine saldırıp ağzını burnunu kırdı mı, kırmadı mı?
Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında o mecliste, milletin vekili konumundaki insanlar, milletin vekili konumundaki diğer milletvekillerinin anasına, bacısına, kızına ağza alınmayacak küfürler etti mi, etmedi mi?
Bu tür soruları, uzatmak mümkün mü, mümkün değil mi?
Peki, bütün bunlar olurken mecliste ne yapıldı?
Her gün kanal kanal dolaşarak topluma yöne vermeye çalışan bir grup aydın ve yazar bu olaylar olurken, gerekli sağduyuyu gösterebildi mi, gösteremedi mi?”
Olaydan sonra bir televizyon kanalında konuşan bir milletvekili “Meclisin otoparkına, bomba yüklü bir araçla rahatça girebilir” diyordu.
Birçok televizyon kanalında da Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı Cemil Çiçek’in “Meclisteki güvenlik önlemini arttıracağız” türü söylemini de izledik. (Yorumsuz)
Bu olaydan sonra, toplumun her kesiminden yükselen; olayı kınayan sağduyu dolu açıklamalar içimizi az da olsa rahatlatmıştır.
Şimdi şapkamızı önümüze koyarak bundan sonra neler yapılacağına bir an önce karar vermek ve o kararları uygulamak durumundayız.
Zaman geçirmeden, başta başbakan olmak üzere tüm liderler bu konuda olumlu eleştirilerini ve alınması gereken önlemleri bir an öce hem dillendirmeli hem de yaşama geçirilmesini sağlamalıdır.
Tüm siyasi parti genel başkanları, bu saldırı kendilerine yapılmış gibi ortak bir akılla hareket etmelidir.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel başkanının olaydan hemen sonra olağan çalışmasını sürdürmesi ve mağdur edebiyatı yapmaması çok olumlu olmuştur.
“Bizi kimse yolumuzdan döndüremez” türü söylemi ise bana başbakanımızın terörist saldırılardan sonra “Biz, asla teröre boyun eğmeyeceğiz” türü söylemini anımsatmıştır.
Bence, terör örgütü saldırı yaptığında başbakanların “Biz, asla teröre boyun eğmeyeceğiz” türü söylemleri gibi olaydan sonra Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanının “Bu saldırı, bizi yolumuzdan döndüremez” söylemi de sorgulanmalıdır.
Hiçbir güç, demokratik bir hukuk devleti olan ülkemizde; hem “Türkiye Cumhuriyeti devletine ve onu yöneten hükümete boyun eğdiremez” hem de “Bir siyasi partiyi ve liderini yolundan döndüremez” çünkü.
Elbette, ülkeyi yönetenlerin ve ülkeyi yönetmek istediğini dile getirerek oy isteyenlerin bunu, sizden bizden daha iyi bildiğine inanıyorum.
Olaydan sonra saldırganın annesinin “Kemal Kılıçdaroğlu’ndan özür dileyen mesajı” çok olumludur. Ancak aynı annenin “Oğlumu kullandılar” anlamına gelen açıklaması bir an önce sorgulanarak “Oğlu gerçekten kullanılmış mı?” yoksa “Anne o sözü, olayın etkisiyle boş bulunarak mı söylemiştir?” diye bir an önce soruşturulup netleşmelidir.
En önemli ve ev gerekli davranış ise; başbakanımızın “Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum” ve muhalefet liderlerinin “Başbakan, oğlunu ve bakan çocuklarını yargılamak için kendine hizmet edecek yargıç ve savcıları göreve getirdi. Memleketin, dürüst ve yürekli savcılara gereksinim vardır” türü söylemlerden bir an önce vazgeçmeleri gerekir.
Her şeyden önce bu ülkede yaşayan herkes, mahkeme kararlarına saygılıdır ve saygılı olmak zorundadır.
Bu ülkenin tüm savcı ve yargıçları hem dürüst hem de yüreklidir ve güçlerini yasalardan alarak adım atarlar, atmak zorundadırlar.
Dünkü yumruklu saldırı, Danıştay saldırısında olduğu gibi can kaybına neden olabilecek bir saldırı da olabilirdi. Zaten “patlamaya hazır bir bombayı andıran toplum” gerilir ve ülke karışabilirdi de.
Bu nedenle yetkili-yetkisiz hepimiz üzerimize düşeni yapmak zorundayız.
Bu görevin büyüğü de; önce Cumhurbaşkanımıza, başbakanımıza, siyasi parti genel başkanlarına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine düşmektedir.
Lütfen toplumun daha fazla gerilmesinin önlemini alın.
|
|
|
YAZARIN ARŞİVİ |
|
|
|
|
YORUMLAR |
|
|
|