TERÖRSÜZ TÜRKİYE
BİR EMPERYALİST SÖYLEM Mİ?
İsrail’in 1848 yılında başlattığı ve 1948 yılında başardığı Arap topraklarında devlet kurma savaşı ivme kazanarak devam etmektedir. Emperyalizmle iş birliği içindeki Araplar bu oluşuma ellerinden gelen desteği vermektedir. İngiliz, Amerikan ve İsrail istihbarat örgütleri aracılığıyla kurulan terör örgütleri Arap coğrafyasında yaşayan halklar arasındaki etnik ve inanç farklılıklarını fırsata çevirmişlerdir. Emperyalizmin kurduğu Bu terör örgütleri yeri ve zamanı geldiğinde emperyalizmin amaçlarına hizmet edecektir. Bu terör örgütlerin her türlü silah para ve lojistik ihtiyaçları yine emperyalist ülkeler tarafından sağlanmaktadır.
Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail terör devleti aslında bir Amerikan üssü özelliği taşımamaktadır. Asıl amacın bölgedeki yeraltı kaynakları petrol ve doğalgazı sömürmek için kurulmuş yirminci yüz yıl terör örgütüdür. İşte bu terör örgütü Siyonist İsrail’in karşısında da onunla savaşacak diğer örgütlere de ihtiyaç vardır. Hizbullah, Hamas, PKK, Müslüman kardeşler, bunlardan bir kaçı. Bu örgütlerin faaliyet gösterdiği topraklarda terör eylemleri emperyalizme hizmet etmektedir. 23 ülke ve 450 milyon nüfusuyla mezhep farklılıkları nedeniyle bir birine düşman, ortaçağı yaşayan bir güruh. Kendi aralarında sadece mezhebe dayalı farklılıklar yüzünden ilkel bir savaş sürdürülmektedir.
Aslında Orta doğuda ve Kafkaslarda Amerikan emperyalizmine ters düşecek ülkeler ne ırak, ne Suriye, ne de diğer Arap ülkeleridir. Asıl hedef; bir Türk devleti olan İran ve üniter devlet yapısıyla Türkiye’dir[Mh1] [Mh2] . 450 milyonluk 23 Arap ülkelerinde demokrasi yoktur. O nedenle bölgede ulus devletler Amerikan emperyalizminin çıkarlarına ters düşmektedir. Bu devletlerin kendi iş karışıklıklarıyla uğraşması, zayıflaması ve halkın muhtaç duruma düşürülmesi gerek. Ortaçağı yaşamakta olan Arap ülkelerine model oluşturacak Laik, Demokratik, Çağdaş bir modern cumhuriyet kötü örnek oluşturmaktadır. O nedenle Türkiye Emperyalizm için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda genç cumhuriyete karşı başlatılan ayaklanmaların arkasında İngiltere’nin olduğu bilinmektedir. Bu Kürt ayaklanmaları aslında ilerleyen yıllarda biçim değiştirerek cumhuriyete karşı kullanılacaktı. 1980’li yıllardan sonra Kuzey Irak topraklarında Amerika’nın kurduğu çekiç güç Irak’ın bölünmesine dolaysıyla Türkiye Cumhuriyetinin kırk yıl sürecek bir terör belasıyla uğraşmasına neden olacaktı. Lozan barış görüşmelerinde George Lord Curzon Türk delegasyonuna siz şimdi galip gelmenin verdiği güçle istediğinizi alıyorsunuz. Günü geldiğinde memurların maaşını ödeyemez duruma geldiğinizde bizden aldıklarınızı teker teker geri alacağız, bir de doğu Güneydoğudaki yurttaşların eline bir alfabe veririm yıllarca uğraşırsınız demişti. 1980’li yıllardan önce bu topraklarda bir Kürt meselesi yoktu. Yüzlerce yıldan beri bir arada yaşamış bu halklar arsında bir sorun yokken emperyalizmin kurduğu beslediği, büyüttüğü PKK terör örgütü Türkiye’nin hem ekonomik hem kültürel, hem sosyal alanda bölünmesine ve zayıflamasına neden olacaktı.
Hiçbir ülke, hiçbir millet terörle birlikte yaşamak istemez. Terör örgütlerini yurdumuzun ve yurttaşlarımızın başına bela eden İngiltere ve Amerika yine terörsüz Türkiye söylemiyle hedefine ulaşmak istemektedir. Türkiye’deki işbirlikçileriyle birlikte Lozan Barış Antlaşması öncesinden ve 1921 Anayasasından bahsederek asıl niyetini ortaya koymaktadır. Bu emperyalist taleplerin aslında yurdumuzu Sevr dönemine ve federasyonun temellerini atmaya yönelik hareketler olduğu bilinmektedir. Aslında terör örgütü PKK’nın ve onun eli kanlı lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’yi terörden arındırma çabasının samimiyetine Türk halkını ikna etmesi gerekmektedir. Zira terörsüz Türkiye söylemi Amerika’nın ve İngiltere’nin işine gelmeyecektir. Bunu test etmenin en uygun yöntemi Suriye’nin bütünlüğünü koruması ve oradaki terör yapılanmasının etkisizleştirilmesi olacaktır. Eğer Türkiye terörsüz bir gelecek inşa ederse halkı huzur ve refah içerisinde gelişimini tamamlayacaktır. Bu durum emperyalizmin oyununu bozacaktır. Terörsüz Türkiye’nin başarılması için her yurttaşın hangi kimlikten olursa olsun taşın altına elini koyması gerekmektedir. O nedenle iç cephenin bu konuda herhangi bir siyasi parti, düşünce ve ideolojiye takılmadan terörsüz Türkiye fikrine destek vermesi bir yurttaşlık görevi olacaktır.