Demokrasiyi sandığa sıkıştırdılar. Seçim günü geliyor, yurttaş oyunu veriyor, ertesi gün demokrasi rafa kaldırılıyor. Beş yıl boyunca hesap sormak yok, şeffaflık yok, denetim yok. Siyasetçiler çıkıp “halkın iradesi” diyor, ama o irade yalnızca seçim günü hatırlanıyor. Sandık, demokrasinin aracı olmaktan çıkıyor, birer süs eşyasına dönüşüyor.
Bir de bunun üzerine “slogan siyaseti” ekleniyor. İçeriksiz, kof, tekrar eden sözlerle toplum oyalama sanatı. “Beka meselesi”, “yerli ve milli”, “değişim”, “özgürlük”... Kulağa hoş geliyor, alkış topluyor, manşetlere çıkıyor. Ama hepsi boş. İçini dolduran yok. Halkın geçim derdi var, gençlerin umutsuzluğu var, adalet arayışı var. Ama siyaset sloganın arkasına saklanıyor.
Bugün Türkiye’de iktidar da muhalefet de aynı hastalığın pençesinde: sorunları çözmek yerine slogan üretmek. Çözüm yerine hamaset. Politika yerine propaganda. Sonuç: sandıkta bir illüzyon, meydanlarda bir tiyatro.
Sandık demokrasisi halkı susturur, slogan siyaseti kandırır. İkisi birleşince ortaya çıkan şey demokrasi değil, sadece çoğunluk diktasıdır. Halk, iradesiyle değil, alkışıyla ölçülür hale gelir.
Unutmayalım: Demokrasi sandıkla başlar ama sandıkla bitmez. Yalnızca sandık günü yaşanmaz. Demokrasi, sokakta, iş yerinde, üniversitede, sendikada, belediyede; yani hayatın her alanında yurttaşın denetimiyle, talebiyle, katılımıyla canlı kalır. Siyaset ise ancak somut politikalarla, hesap verebilir mekanizmalarla ve şeffaflıkla anlam kazanır.Demokrasi; denetimdir, hesap sormaktır, şeffaflıktır, katılımdır. Yurttaş, yalnızca oy veren değil; yönetime sürekli müdahil olandır. Siyaset ise laf cambazlığı değil, somut çözüm üretebilmektir.
Bugün bu ülkede gençler işsiz, emekliler geçinemiyor, eğitim çökmüş, adalet tartışmalı. Ama iktidar da muhalefet de bu sorunlara dair kapsamlı bir yol haritası sunmak yerine, sloganlarla oy devşirmeye çalışıyor. Böylece siyaset bir fikir yarışından, bir çözüm üretme alanından çıkıp, kimin daha yüksek sesle bağırdığı bir arenaya dönüşüyor.
Siyaset sloganlarla yapılmaz, demokrasi sandıkla sınırlanmaz. Bunları bize dayatanlar, aslında halkı susturmak isteyenlerdir. Gerçek demokrasi isteyen, önce bu sahte düzeni sorgulamak zorundadır.