CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, TBMM Genel Kurulu'nda görüşmeleri süren zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören kanun teklifine ilişkin "Maden Yasası, normal bir madencilik değil, adeta bir talan yasasıdır. Halkımıza yaşam alanı bırakmadığı gibi, sadece doğayı değil, halk sağlığını da doğrudan ve telafisi güç bir tehdit etmektedir. Hükümetin 'yatırım kolaylığı' adı altında sunduğu yeni Maden Kanunu düzenlemeleri, ekolojik dengeyi, yaşam kaynaklarını, insan yaşamını hiçe sayan bir pervasızlığın ürünüdür" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, TBMM Genel Kurulu'nda maddelerinin görüşülmesine devam edilen zeytinlikler ve meraların madencilik faaliyetlerine açılmasını da öngören kanun teklifine ilişkin açıklama yaptı. Teklifi "talan yasası" olarak tanımlayan Şahbaz, yasada yapılan değişikliklerin halk sağlığı açısından kabul edilemez riskler barındırdığını söyledi.
Şahbaz, "Halkımıza yaşam alanı bırakmadığı gibi, sadece doğayı değil, halk sağlığını da doğrudan ve telafisi güç bir tehdit etmektedir. Hükümetin 'yatırım kolaylığı' adı altında sunduğu yeni Maden Kanunu düzenlemeleri, ekolojik dengeyi, yaşam kaynaklarını, insan yaşamını hiçe sayan bir pervasızlığın ürünüdür" ifadelerini kullandı.
"Bu yasa, en masum ve korunmaya muhtaç kesimleri bile gözden çıkarmaktadır"
Madencilik faaliyetleriyle birlikte artacak olan toz emisyonunun, özellikle solunum yolu hastalıklarının yaygınlaşmasına neden olacağını, patlatmalar ve nakliye sırasında yayılan zararlı gazların ise bölgede bulunan kişilerin akciğerlerine her nefeste zehir taşıyacağını söyleyen Şahbaz, kanser riskini artacağına dikkat çekti. "Halkımız, madenlerden yükselen zehirli dumanlar ve partiküllere maruz kalmaya mahkum edilmektedir" diyen Şahbaz, madenlerin en yıkıcı etkilerinden birinin,su ve toprak kirliliği olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Asit maden drenajı ve cevher zenginleştirmede kullanılan siyanür, cıva gibi zehirli kimyasallar, içme sularımıza ve tarım arazilerimize karışacak, besin zincirimize dahil olacaktır. Kurşun, arsenik, kadmiyum gibi ağır metaller, nörolojik hastalıklardan böbrek yetmezliğine, kanserden gelişimsel bozukluklara kadar geniş bir yelpazede geri dönülmez sağlık sorunlarına yol açacaktır. Gelecek nesillerimizin yüzyıllar sürecek sağlıklı büyüme ve yaşama hakkı gasbedilmektedir. Çocuklarımız, hamileler, yaşlılar ve kronik hastalığı olan bireyler, madencilik kaynaklı kirliliğin etkilerine karşı en savunmasız kesimlerdir. Bu yasa, en masum ve korunmaya muhtaç kesimleri bile gözden çıkarmaktadır. Sürekli gürültü, hava ve su kirliliği, doğal yaşam alanlarının, köylerin, meraların, tarlaların yok olması, yerel halkı yoksullaştıracak ve ruh sağlığı üzerinde ciddi tahribat yaratacaktır. Kaygı, stres, depresyon ve toplumsal huzursuzluk kaçınılmaz sonuçlar olacaktır. Madencilik, sadece bedensel sağlığımızı değil, ruhsal bütünlüğümüzü de tehdit etmektedir. Biz projelerin halk sağlığına etkilerini kapsamlı bir şekilde inceleyecek Sağlık Etki Değerlendirmesi (SED) istiyor iken, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçleri de etkisiz hale getirilmektedir. Halkımızın sağlığı, kâr hırsına kurban edilirken, olası zararları önceden öngörme ve önlem alma mekanizmaları yok sayılmaktadır. Bu durum, resmen halk sağlığına karşı işlenen bir suçtur"
"Halk sağlığı, pazarlık konusu yapılamaz"
"Cumhuriyet Halk Partisi olarak, halkın sağlığını her türlü ekonomik çıkardan üstün tutuyoruz" diyen Şahbaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümeti ve tüm yetkilileri uyarıyoruz. Maden Kanunu'nda çevre ve halk sağlığını tehdit eden tüm maddeler derhal iptal edilmelidir. Tüm madencilik projelerinde, ÇED süreci yanında kapsamlı ve bağımsız bir Sağlık Etki Değerlendirmesi (SED) yasal olarak zorunlu hale getirilmelidir. Halkın katılımını sağlayacak şeffaf ve denetlenebilir süreçler işletilmeli, sağlık riskleri gizlenmemelidir. Hava, su ve toprak kirliliğini önleyecek sıkı çevresel standartlar belirlenmeli ve bu standartlara uyulması titizlikle denetlenmelidir. Halk sağlığı, pazarlık konusu yapılamaz, maden lobisinin çıkarlarına teslim edilemez. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımız temel bir insan hakkıdır ve bu hakkı savunmak için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Gelecek nesillerimize zehirli bir miras bırakmayacağız."